Barbara Elvfsie Ingenious | Tiro
Nerden : Severac. Lakap : Barbie. :B
| Konu: Bazen yetenekler, başına bela açabilir. Perş. Eyl. 08, 2011 8:24 am | |
| Lanet bir güne daha başladığıma dua ediyordum. Çünkü yine -her zamanki gibi- bir olay çıkacak ve herkes tereddüt içinde okulda ruh dolaşmaya başlayacaktı. Bir kız için bu kadar lanet okumak ve mızmızlanmak uygun değildir. Evet. Ama artık bunalım noktamın son raddesine gelmiş bulunuyordum. İlk defa bu kasvetli hava da güneşin okul üzerinde yüzünü göstermeside ilginçti. Evet. Kesinlikle bugün bir şey olacaktı. Kızlar yatakhanesi'nde her zaman ki gibi dedikodular havalarda uçuyordu. Güneş içeriye sızarken kızların altlı üstlü ranzalarda ''Kim kimle sevgili?'' ''Aaaa. ÖPÜŞMÜŞ MÜ?!'' gibi çığlıkları kulak tırmalayan bir sesti. Koca aynanın önüne geldim ve yüz hatlarımın değiştiğini fark ettim. Güzelleşmişmiydim yoksa berbatlaşmış mı? Gözümdeki şişlikler, dün geceden kalma Yetenek Geliştirme' dersine aitti. Ne kadar mükemmel ki bugün yeteneğimi -gerçek yeteneğimi- görecek ve geliştirecektim -en azından çalışacaktım-. Tabi dersin ne zaman olacağını bilmiyorduk ama hazırlanmamda fayda vardı. Bir kaç savunma taktiği ve bir kaç şey geliştirebimiştim. En azından onlarla konuştuğumda istediğim kişilere duyurabiliyordum. Üzerime normal birşeyler giyip ve gerekli şeyleri aldıktan sonra yatakhaneden çıkmak için yol alıyordum. Ortak salonuna girdiğimde, ilk defa salonun bu kadar kalabalık gördüm. Sanki herkes bugün yetenek dersine katılacaktı. Bazılarıda duyuru panosunun önünde toplanmıştı. "Yetenek geliştirme dersi, 15:00'da başlayacaktır.'' Aman tanrım lanet olsun! Dersin başlamasına neredeyse 35 dakika vardı. Önümde toplanan mlleti ittrip ve onlardan gerekli küfürleri topladıktan sonra merdivenlerde oturan kişilere ''Özür dilerim dersim var. Yetişmem gerek. Upps. Çook özür dilerim.'' diyerek inmeye başlıyorum Son merdivene geldiğimde ise telaştan ayağım merdivenin boşluğuna takılıyor ve yere kapaklanıveriyordum. Az önce özür dilerek kırmamaya çalıştığım insanlar, şimdi bana kahkahalarla gülüyorlardı. Çevreme aldırmadan toparlanıp kendimden emin bir şekilde geliştirme dersliğine varıyordum. Kapıdan içeri girdikten sonra dersliğe baka kalıyorum. Salonda gördüğüm kalabalık burada rücu etmiş ve sınıf tıka basa dolmuştu. Ve dikkat çeken birşey daha sıraların olmamasıydı. Öğrencilerin bazıları yere oturmuş sohbet ediyorlardı. Umarım bu dersin sonu kötü bir facia ile bitmezdi. Cam kenarına doğru ilerledim ve boş bakışlarımı muhteşem manzaraya çevirdim. Ders, neredeyse başlamak üzereydi.
Boş ve afallamış bakışlarımı manzaradan ayırarak, çevremde olan öğrencilere çevirdim. Çok sıkıcıydı. Anlaşılan sabah ki lanet okumalarıma karşılık tanrı bana ceza veriyordu. 'Ahh! Hadi ama! Ben heyecanlı bir şeyler bekliyordum' diye kendi kendime söylendim. Oturduğum sandalyeden kalktım ve etrafta gezinmeye başladım. Sanırım etrafımdaki binadaşlarımda aynı benim gibi düşünüyorlardı. Çünkü onlarda huzursuz bir şekilde hareketlenmeye başlamışlardı. Hani? Öğrentmenler nerede? Zaten en başından beri buraya gelmemiz hataydı. Sanki bir şey olacakmış gibi. Ha.
Tek başıma takılmaktan sıkıldığım bir grup öğrenciinin arasına daldım. Hiç olmazsa bir şeyler konuşabilirdik ve buda bize vakit geçirirdi. Nitekim, düşündüğüm gibi oldu. Yere oturup boş bir merakla saçma bir şeyler konuşup vakit geçirebildik. Aniden kapının kilitlenmesiyle herkes ayağa fırladı ve korkanlar da bağırıp çağırmaya başladı. Ki, benimde öyle davranmam gerekirken nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildiğime hayret ediyordum. Bir kaçı kapıya koşup kilidi açmaya çalışıyordu. Ancak bu denemeleri başarısız olmuştu. Sanki telaş yapanları uyarırcasına oda da nereden geldiği bilinmeyen gür ve ürkütücü bir ses yankılanmaya başladı. "Kendinizi hazırlayın ve düzene girin!" Herkes şaşkın ve birbirine bakarken etraf biranda kararıyor ve ben neye uğradığımı şaşırarak -sadece ben değil herkes- savunma moduna geçmiş bekliyordu. Hatta bazıları kendince dua ediyor ve bir kaç anlamadığım söz tekrarlıyorlardı. Odada ki karanlık aniden kendini sanki geceymiş gibi yerini koskocaman bir aya bırakıyordu. ''Lanet olsun! Lanet olası güneş nereye gitti?'' diye bağırıyordum. Etraftaki arkadaşlarım ise bana katılırcasına lanet okuyorlardı. Ay, gözümüzün önüne aniden çıktığı için etrafımıza bakamıyorduk. Bunun yerine yanıma aldığım kalın kitabı, gözüme siper almıştım. Bir kaç saniye sonra gözlerimiz alışmaya başladığında, gözüme aldığım siperi -kitabı- kaldırdım. Etrafıma hayret içinde bakıyordum çünkü bir anda kendimizi karanlık ormanda bulmuştuk. Etraftaki kuş ve hayvan sesleri tüyler ürperticiydi. Nasıl olmuştu da boş ve sıkıcı bir oda böyle bir ormana dönmüştü? Hiç birimizin aklı almıyordu. Onları sakinleştirmeye çalışırken benim korkum artıyordu. "Artık ne olacaksa olsun! Bu sadece bir ders değil mi?!" bunları nasıl söylediğime ben bile inanamıyordum. Bir anda cesaret küpü olmuştum ama bunun bedelini nasıl ödeyeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu...
| |
|