Carmella Decartius Sobrius | Tiro
Nerden : Transilvanya. Lakap : Carmy.
| Konu: Yeni hayat, yeni ev, ilk farklılıklar. Çarş. Eyl. 07, 2011 9:34 pm | |
| ‘Yeterince karanlık değil.’ Odaya girdiğinde kızın dudaklarından dökülen ilk kelimeler bunlar olmuştu. Sırtındaki neredeyse kendi kadar ağır olan çantayı kapının kenarına bıraktı ve kapıyı yavaşça kapattı. Odadaki ışık kendisi için çok fazla olduğundan gözleri sulanmaya başlamıştı. Perdeleri açık olan pencereye birkaç adım attı ve nasıl olabildiğince az güneşe maruz kalarak perdeleri kapatabileceğini düşünmeye başladı. Geldiği ilk günden yara bere içinde kalmak istemiyordu. Korkak adımlarla pencereye biraz daha yaklaştı ve perdeyi sıkıca kavrayıp hızla kendine doğru çekti. Koluna birkaç saniyeliğine değen güneş ışınları canını o kadar da yakmamıştı. Bu iyiye işaretti. Derin bir iç çekti ve odasına şöyle bir baktı. Şimdi yeterince karanlık ve soğuktu. Bir eski odasını hatırlamıştı Carmella. Oradaki gibi yalnızdı şimdi de. İçeri kimseyi almıyorlardı gerçi kendi evinde; şimdi ise buraya birinin girememesi için hiçbir sebep yoktu. Tabii bu sebepler içinde odanın sahibini saymazlarsa yoktu. Carmella, güneşi sadece birkaç saniye hissetse de köpek dişlerinin uyuşmaya başladığını hissedebiliyordu. Az sonra olacakları bildiğinden hızla kapının oraya bıraktığı çantasına ulaşmış ve eşyalarını oldukça dağınık bir şekilde yatağına dökmeye başlamıştı. Daha ilk gününde bu kadar dağınık olmamak konusunda kendisine söz vermiş olsa da şu anda aradığı şeyi bulmazsa okulun ilk gününden kavga çıkarabilirdi ve bu hiç de hoş karşılanmazdı. Dökülen eşyaların arasında ufacık bir şişe arıyordu sadece. O minnacık şeye bu kadar muhtaç olmaktan nefret ediyordu ama başka çaresi mi vardı ki? Kendisine geleceği gördürebilen şeyler bile oluyordu dünyada; neden Porfiria’nın bir tedavisini bulamamışlardı ki? Üst dudağı yavaşça yukarı doğru kıvrılmaya başlamışken bir anda o küçük şeyi görebilmişti. Ufak bir sevinç çığlığı atarken küçük deney tüpünün üstünde duran, birbirine karışmış kabloları hızla fırlatıp bir kenara attı ve daha sonra şişeyi eline aldı. İçinde duran kırmızı sıvı yavaştan çökmeye başlamıştı; sıvının üzerindeki sarılıktan anlayabiliyordu bunu. Yaklaşık üç kere şişeyi çalkaladıktan sonra tüpün kapağını açıp tüpü yavaşça burnuna götürdü önce. Taze değildi; yine de muhteşem kokuyordu kendisine göre. Önce derin bir iç çekti kız; daha sonra tüpün ucunu ağzına götürüp tek seferde dikti içindeki sıvıyı. Bedenine yayılan ufak bir titremenin ardından kendine gelmişti. Yüzüne yayılan ufak bir gülümsemeyle şişeyi de yatağın üzerine fırlattı ve odasına bir kez daha baktı. Duvarların beyaz olması etrafını olacak en ufak bir ışıkta etrafı görebilmesi için yardımcıydı. Yatağının üzerinde şu anda hiçbir şey yoktu. Yastığı ve az önce saçtığı eşyalarını saymazsak hiçbir şey yoktu yani. Ufak, akşam bir komodini vardı kapının biraz yanında, köşeye bitişik bir şekilde. Üzerinde duran ayna, komodin için fazla büyüktü ancak yine de kötü durmuyordu. Carmella odasında dolap olmasından hiçbir zaman hoşnut olmazdı; bu yüzden odada dolaba benzeyen hiçbir şey yoktu. Olsaydı bir şekilde buradan çıkmasını sağlardı zaten. Etrafına son bir kez daha bakındıktan sonra yatağında oturabileceği kadar yer açtıktan sonra yatağa oturup bacaklarını da yatağa çekmişti. Yeni bir hayatı olacaktı ve artık bir yere kapalı kalmak zorunda değildi. Hayatında ilk defa arkadaş edinebileceği bir yere gelmişti. Kendisinin kopyası üç çocuğa bakmak yerine farklı yüzler görebileceği için mutluydu. Farklı insanlar nasıl olurdu bilmiyor sayılırdı. Saldırdığı kuzenlerinden başka hiçbir farklı yüz görmemişti ne de olsa. Görebileceği insanları gözünün önünde canlandırmaya çalışırken sırtına batacak olan eşyalarını umursamadan yatağına uzandı ve gözlerini kapadı…
| |
|