Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
Görünmezlik en büyük kalkanı oldu. Ynetici2Görünmezlik en büyük kalkanı oldu. Ynetici3Görünmezlik en büyük kalkanı oldu. Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 Görünmezlik en büyük kalkanı oldu.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Phoebe C. Masen
Sobrius | Gui
Sobrius | Gui
Phoebe C. Masen



Görünmezlik en büyük kalkanı oldu. Empty
MesajKonu: Görünmezlik en büyük kalkanı oldu.   Görünmezlik en büyük kalkanı oldu. Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 11:25 am

İki yıl önce, Haziran ayı, benzin istasyonu.

    Ağabeyleri ile sohbet konusu açmaya çalışıyor, yolculuk boyunca onu bırakmamış sıkıntıdan kurtulmaya çalışıyordu Phoebe. Kimsenin ona cevap vermeyeceğini anlayana kadar sürdürdü konuşmasını. Dikkate alınmamanın getirdiği öfkeyle kollarını göğsünde kavuşturdu ve somurtarak camdan bakmaya başladı. Onun susmasından dolayı rahatlamış görünen ağabeyleri kendi aralarına konuşurken onları izledi kız. Sonunda konuşuyor olmalarının getirdiği sevinçle birkaç kez daha denedi konuşmayı. Ama işin sonu hep aynıydı. Umursanmıyordu ve sohbete alınmıyordu. Bu sefer ifadesini değiştirerek üzgün bir hal almasını sağladı. O da onlarla konuşmaya o kadar hevesli değildi. Sadece, çıktıkları bu sıkıcı yolculukta vakit geçirecek şeyler yapmak istiyordu. Son model denilebilecek telefonlarından birini çıkartırken ailesinin onların bu davranışına ne diyeceklerini düşünüyordu. Bir süre uzun süredir beklettiği insanlara cevap vererek oyalandıktan sonra, camdan arabanın yavaşladığını belirtircesine daha net görünen manzarayı izlemeye başladı. Benzin istasyonunda olduklarını gösteren kokuyu aldıklarında gülümsedi ve arabadan indi. Bacakları oturmaktan uyuşmuş ve ağrımaya başlamıştı. Babasına banyoya gitmesini söyledikten sonra, birbirlerine bakıp kurnaz bir şekilde gülümseyen kardeşlerine aldırmadan oradan ayrıldı. Çok uzun sürmemişti işi, belki beş, belki on dakika. Ama döndüğünde ailesinin arabasını bulamamıştı. Korkmuştu kız. Ailesi onu bırakıp gitmezdi ki? Telefon ile arayabilirdi onları. Panik yapmaması gerekiyordu. Belki de arabayı başka bir yere çekmişlerdi. Kız panik halinden çıktı ve bir süre derin nefes aldıktan sonra annesinin telefon numarasını tuşladı. Uzun süre çalan telefondan hiçbir cevap gelmiyordu. Şarjı bitmiş olmalıydı onun, yoksa Phoebe'nin aramasında tek çaldırış yeterdi telefonunu açması için. O an Phoebe kendini sakin tutmak için aklına hiçbir şekilde kötü bir şey getirmiyor, kendini mantıklı olmaya zorluyordu. Muhtemelen ağabeyleri arkasının gözükmemesi için siyah camlarını kaldırmış, annesi ve babası önde oturduğu için kızlarının yokluğunu fark etmemişlerdi, arkaya gitmesi için açtıkları yüksek sesli müzikten de kızlarını duymuyorlardı. Bu düşünce rahatlamasını sağladı ve polise kaybolmuş numarası yapmaya karar verdi, muhtemelen onlar ailesine ulaşmayı başarırlardı. Her benzin istasyonunda bulunan minik marketlere sevinerek serin havadan ısıtılmış mekana attı kendini. Berlin'de o dönemlerde Güneş görmek neredeyse imkansızdı. Hava sanki kızın moralini bozmak istermiş gibi hep kapalı olurdu. Gök gürültüsü, birkaç dakika sonra yağmurun başlayacağını işaret ederken tezgahtara doğru yöneldi Phoebe. Ama insanlar telaş içindeydi, oradan oraya koşuşturmalarını izliyordu kız. "Wurden einem Unfall." Dediklerini duyuyordu adamların. Ama hiç üzerine alınmadan ilerlemeye devam etti. Bir adamın kolunu tuttu ve onun acelesi olduğunu belirten tavırlarına cevaben hızlı konuşmaya başladı. "Entschuldigen Sie but ich verlor meine Familie. Können Sie helfen?" Adam gözlerini devirdikten sonra orada beklemesini söyledi ve sinirleri bozulmuş kızı orada bırakarak hızlı bir şekilde dışarı çıktı. Bir süre tezgahtaki şeylere bakarak oyalansa da Phoebe en sonunda can sıkıntısının getirdiği merakla dışarı çıktı ve insanların gittiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Acelesi yoktu, belki o ilerlerken ailesi benzinliğe geri dönerdi. Bilmiyordu ki, ailesinin bir daha asla geri dönmeyeceğini. Nereden bilecekti kız? Hurdaya dönmüş arabadan çıkarılan cesetlere bakarak atacağı çığlıkları. Onu tutmaya çalışan insanları iterek sedyeye konulmuş annesine doğru koştu. Ona bakarken bile midesi bulanıyordu. Annesinin vücudunun her noktası kanıyor, yaralar oldukça derin görünüyordu. Eskiden ışıldayan mavi gözlerindeki yaşam ışıltısı sönmüş, bir tanesi yarı yarıya açık bir şekilde titrerken, kızı gözyaşlarına boğulmuştu. Onu kaldırmaya çalışanları itmeye devam ederken, babası ve kardeşlerine bakmamıştı bile. Babasını görememesiydi onun bakmamasına sebep olan. Ama kardeşleri umurunda bile değildi. Emindi ki onlar yüzünden gerçekleşmişti bu kaza. Kızın yaşamasını sağlamıştı kıskançlıkları, yine de umurunda değildi Phoebe'nin. Kız artık alıştığı her şeyin değişeceğini biliyordu. Titrek nefesler alıp verirken, en sonunda onu kaldırmalarına ve sakinleştirici yapmalarına izin verdi. Sanki otomatiğe bağlamış gibiydi, teyzesi gelip onu alana kadar oradaki insanların onu sakinleştirmeye çalışmalarına baktı kız. Evine dönmek istemiyordu. Ama teyzesi zorluyordu onu, eşyalarını alması için evine dönmesi gerekiyordu. Zorunlu kabul etti kız, elinden tutulup başka bir arabaya bindirilmesine itiraz etmedi.


2 yıl önce, Temmuz ayı, Masenların Evi.

    Teyzesinin kapıda polislerle olan konuşmasını dinliyordu Phoebe. Bir aydır hayalet gibi dolaşıyordu etrafta. İnsanların yanında yaptığı davranışları maskesi olmuştu sadece. Konuşmak istiyordu, derdini anlatmak ve eski haline dönebilmek. Ama kimsenin onu anlamayacağını düşünüyordu. Özellikle polislerin. Onun yaşadıkları umurlarında bile olmayacaktı, sadece sorgulayacak sonra da yeni yaşamına yollayacaklardı. Belki de teyzesine geri göndermeyecekler, korumacı bir aileye yollayacaklardı kızı. Phoebe buna dayanamazdı. Teyzesi ile birlikte yaşamak bile ona bu kadar zor gelecekken hayatı boyunca hiç görmediği bir aile ile yaşamını devam ettirmeye dayanamazdı. "Hayır, sizinle gelmeyeceğim." Diye mırıldandı polislere doğru. Adamların onu duymayacağından emindi fakat o an için umurunda da değildi bunlar. Tüm duvarını kapsayan bembeyaz dolabına doğru yöneldi. Orta kapısını açarken elbiselerini kenara itti ve küçükken burada oynadığı saklambaç gibi oyunlarını düşündü. Ağabeyleri onu kıskanmaya başlamadan önce oldukça ilgililerdi, korumacılardı kıza karşı. Elinin tersiyle gözünde biriken yaşları sildi Phoebe. Şimdi duygusallığın sırası değildi. Elbiselerin açılmasıyla oluşmuş araya girdi ve onları eski haline getirdi. Dolabın köşesine doğru çekilirken nefes alışverişi yavaşlamış, kendini eski, sakin haline döndürmüştü. Merdivenden çıkan adımları, odasının rahatlatıcı sessizliğinde rahatlıkla duyarken nefesini tuttu. Çıkaracağı en ufak bir gürültünün bile dikkat çekmesinden korkuyordu. Odasının kapısı, gıcırdayarak açılırken aralıktan bir şeyler görmeye çalıştı. Ama sadece sesler vardı. Polis olduğunu tahmin ettiği kişi yavaş adımlarla yatağına doğru yöneldi ve çarşafları kaldırmaya başladı. Oluşan sessizlikte, onun yatağın altına baktığını tahmin etti Phoebe. Adımların dolaba doğru yöneldiğini hissettiğinde iyice köşeye çekildi. Adam orta kapıyı açarken, kız elbiselerin onu gizleyeceğini umuyordu. Ama polis elbiseleri tıpkı kızın saklanmadan önce yaptığından farklı olarak askıları çıkardı ve yatağın üzerine atmaya başladı. Yakalanacağından emindi Phoebe. Götürülmeyi bekledi. Ama adam sanki o yokmuş gibi odadan çıkmıştı. Aşağıya doğru odasında kimsenin olmadığını söylediğini duyabiliyordu. Şaşkın bir şekilde dolaptan çıktı ve olabildiğince sessiz olmaya dikkat ederek aşağı indi. Polislerin dışarıda toplandığını görebiliyordu. Bakışlarının birçok kez onun durduğu yerden geçmesine rağmen kimsenin tepki vermemesi kızın iyice şoka uğramasına sebep olmuştu. Bir süre kalıp, bu konuda da meraklı teyzesini sorguladıktan sonra gitmişti polisler. Belki iki dakika geçmişti onların gitmesinin ardından. Duyduğu çığlıkla teyzesine döndü kız. "Cassandra nerelerdeydin sen?" Gözleri vücuduna doğru çevrilirken, görünür olduğunu anladı Phoebe. Az önce ne olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. Sadece bir süreliğine görünmez olduğunu biliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://weliveinthemysticalword.tumblr.com/
 
Görünmezlik en büyük kalkanı oldu.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» En büyük aşklar...
» Ufak tesadüfler büyük tartışmalara yol açabilir.
»  Ufak tesadüfler büyük tartışmalara yol açabilir 2.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Dünya Başkentleri :: 
BERLIN
-
Buraya geçin: