"Merhaba sevgilim."
Karşısında onu görüyordu. Sevgilisini. Onu özel bir yeteneği olduğunu öğrenince ucube diyip, terk eden sevgilisini. Bembeyaz bir kar örtüsünün üzerinde uzanmıştı. Karşısında dimdik duruyordu o. Nedenini bilmiyordu. Onu uzun zamandır düşünmemişti, onu hiç takmamıştı. Ama şimdi karşısında duruyordu. Doğrulmak istedi. Ama kalkamıyordu. "Üzgünüm sevgilim ama buraya kadar." Bir bıçak çıkardı cebinden. Paura'nın yanına çömeldi. Onun saçlarını okşamaya başladı. Paura, gözünden bir damla yaş geldiğini hisetti. "Yapma, lütfen. Böyle olmasını ben istemedim." Ama Paura'nın yakarışları boşunaydı. Son bir nefes almasına fırsat vermeden keskin bıçak, boynuna saplamıştı.
Çığlık atarak yatağından fırladı. Terler içindeydi. Nefes alış-verişini düzene soktuktan sonra saate baktı. Gecenin üçüydü. Hava kapkaranlıktı. Ama uyuyamazdı ki. Son zamanlarda aynı rüyayı çok sık görmeye başlamıştı. Ölecek miydi? Hayır, buna ihtimal bile vermek istemiyordu.
Yakatkan kalktı ve hemen yatağının yanında bulunan terliklerini ayaklarına geçirdi. Aynasının önündeki raftan aldığı bir toka ile uzun sağlarını dandik bir topuz yaptı, mavi sabahlığını giydi ve odadan çıktı.
Okulun karanlık koridorlarında yürüyordu. Sonbaharın hediyesi rüzgarlar, koridorların pencerelerinden içeri girip yüzünü yalıyordu. Soğuktu. Bahçeye çıkabilirdi ama bu saatlerde orasının Alaska'dan farkı olacağını sanmıyordu. Koridorda yürümeye devam etti ve yönünü, aşağıya doğru inen merdivenlere çevirdi. Bu merdivenler bodrum katına iniyordu. Oraya neden gittiğini bilmiyordu. Oraya doğru çekildiğini hissetmişti. Tıpkı Berlinéde ormanın ortasına doğru çekildiğini hissetmesi gibi bir şeydi. Ama durmadı, duramadı sadece yürümeye devam etti.
Geri dönmek istiyordu. Ama ayaklarına söz geçiremiyordu. Zindanlara indiğinde bir korku dalgası geçti içinden ve telaşlandı. Yavaş adımlarla ilerliyordu. Etraf zifiri karanlıktı, ama önünü görebiliyordu. Bir ışık gördü, ona çok uzak değildi. Ama gidip gitmemek konusunda kararsızdı. Belki de öldüğünün resmiydi bu ışık. Ama hala nefes alabiliyordu. Sevgilisinin buraya gelmesi imkansızdı. Merakına yenik düştü yine ve ilerlemeye başladı.
Elleri titriyordu. "K-Kim var O-O-Orda?" Cevap yoktu. Belki de küçük bir boşluk vardır duvarda ve içeriye ay ışığı sızıyordur. Kendini bu ihtimale tamamen inandırmışken bir çığlık duydu. O anda dengesini kaybetti. Başını sert bir şekilde duvara çarptı ve yere yığıldı.