"...tamam baba. Evet, Roma'ya teyzemin yanına
gidiyorum. Hayır yolu karıştırmadım. Baba Roma'ya nereden gidildiğini
biliyorum. Güle güle." Babasının ona hala
beş yaşındaymış gibi davranmasını sevmiyordu. Sürekli soru sormasını da.
Belki de bu nedenle, hayır belki değil; kesinlikle bu nedenle telefonu
babasının suratına kapatmıştı. Annesinin ölümünden sonra zaten herkes
üstüne gidiyordu. Bir de babasının davranışları, kızın delirmesi
normaldi tabii ki. Annesi, Paura'yı hep cici bici bir aile kızı gibi
yetiştirmeye çalışmıştı. Ama amacına ulaşamayınca da arabasını inşaat
alanına sürmüş ve intihar etmişti. Paura'nın inandığı, kendini
inandırdığı şey buydu. Annesini o kadar sevmezdi zaten, ama herkes onun
üstüne geliyordu. Paura'nın da bir sabrı olduğu hep unutuluyordu. Bu
nedenle aile toplantılarından oldum olası nefret etmişti. Özellikle o
iki mart gecesinden beri.
"Tatlı meleğim, hoşgeldin." Tanımadığı
bir kadın sarılmıştı Paura'ya. Genç kız ne olduğunu anlamamıştı. Bu
kadını ilk defa görüyordu. Ama bu ona siz diye hitap etmesini
gerektirmezdi. "Sana da merhaba." Paura
kadına kuşkulu gözlerle bakıyordu. Sarı uzun saçları vardı. saçlarının
boya olduğu her halinden belliydi. Yüzünde abartılı bir makyaj vardı ve
zümrüt yeşili gözlerine uyumlu, soluk mavi renkte bir boydan bir elbise
giyiyordu. Ama bu kadında tuhaf bir hava vardı. Paura bunu
hissedebiliyordu ama ne olduğunu dahaca çözememişti.
Paura
bir anda omzunda bir el hissetti ve arkasını döndü. Babası tam
karşısında duruyordu. Onu uzun zamandır görmemişti. Bu nedenle onu
özlemişti. kendini tutamadı ve babasına sarıldı. "Vay canına, çok büyümüşsün. Seni özlemişim Caroline." dedi
babası. Paura babasını bıraktı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Sinsice
gülümsedi. babasına kızgın bir bakış atmaya çalıştı ama yapamıyordu. "Bana Caroline deme baba. Lütfen. O adı sevmediğimi biliyorsun." Babası 'tamam' anlamında başını salladı. Paura gülümsedi ve verandanın merdivenlerini çıp evin içine girdi.
İçeride
teyzesi, büyük annesi, dedesi vardı. İçeridekilerden [babası dışında]
sadece teyzesini özlemesi onun suçu muydun? Bunca yıl kendisini o
büyütmüştü. Bıraksınlardı, özleseydi. Teyzesi son dedikoudlardan mutlaka
haberdar olurdu. Bu nedenle koşarak onun yanına gitti. "Bu sarışın yelloz kim oluyor?"
diye fısıldadı teyzesine. Teyzesi 'bilmiyorum' der gibi baktı Paura'nın
gözlerine. Paura merkalı bir şekilde etrafa bakmaya başladı.
Çkolata kahvesi rengindeki gözleri babasını arıyordu. Elindeki şarap kadehine çatalı ile vurduktan sonra "Hepinizin beni dinlemesini istiyorum. Lütfen buraya gelir misin Emille?" Emille'nin
Paura'yı karşılayan kadın olduğunu anlamak güç değildi. Ama babası ile
bağlantısını hala çözememişti Paura. Tam ne oluyor diye soracakken
babası konuşmaya başladı. "Sanırım bu hepiniz
için ani olacak, evet ama biz Emille ile evlendik. Sizi toplamamın
nedeni de bu. Bana ilk başta kıacaksınız belki ama Emille'yi çok ama çok
seviyorum." dedi ve kadının dudaklarına yapıştı. Paura bu
manzarayı bir saniye daha görmek istemiyordu. Çantasını aldı ve koşarak
dışarı çıktı.