Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
Sonun Başlangıcı. Ynetici2Sonun Başlangıcı. Ynetici3Sonun Başlangıcı. Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 Sonun Başlangıcı.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Monica Schendrov
Fortunatus | Tiro
 Fortunatus | Tiro
Monica Schendrov


Nerden : Rus bir bağğyan ama Amerika'da doğup büyümüş.
Lakap : Monica tercihidir.

Sonun Başlangıcı. Empty
MesajKonu: Sonun Başlangıcı.   Sonun Başlangıcı. Icon_minitimePaz Eyl. 11, 2011 10:35 pm

1.İlk defa özel yeteneğini kullan.
Yer; İstediğin herhangi bir yer.
Kişiler; Yalnızca sen.


25 Aralık 2005

Pencerenin önüne oturmuş, dışarıda büyük bir hızla yağan karı seyre dalmıştı. Tüm ailesi Noel'in verdiği coşkuyla oradan oraya koşuşturup dev bir Noel ziyafeti hazırlarken, o sadece onları sessizce izliyor, kuzenlerinin kahkahalarına belli belirsiz tebessümlerle karşılık veriyordu. Bu karmaşayı anlamsız buluyordu Monica. Sırf Noel'i kutlamak için Amerika'dan Rusya'ya gitmek gerçekten israftı. Her ne kadar memleketi burası olsa da, Amerika'da doğduğundan kendini Amerikalı sayıyordu. Daima soğuk, ruhsuz olan bu ülkeyi sevmiyordu. Sevilebilecek nesi olduğunu da anlamıyordu fakat ailesi burada mutluydu, o zaman Monica da mutluydu. Ailesi için her şeyi yapmaya hazır olan bu kız için, ailesini gülerken görmek paha biçilemezdi. Küçük kız kardeşi, kuzenleri, teyzeleri ve ailenin kalan kısmı hep bir ağızdan Rusça Noel şarkıları söylerken çok mutlu görünüyorlardı. Bir an için Monica da onlara katılmayı düşündüyse de hemen vazgeçti. Atılgan ve sevimli küçük kız kardeşinin aksine yabani ve asiydi Monica. Annesi bu davranışlarını 'ergenlik' olarak açıklıyordu fakat ara sıra bir yetişkin kadar olgun tavırlarıyla şaşırtıyordu ailesini. İçten içe onun dengesiz olduğunu düşündüklerini biliyordu ama umursamamaya çalışıyordu. Derin bir nefes aldı ve ona doğru gelen halasını görünce somurtmayı bırakıp gülmeyi denedi. On iki yaşındaki bir kıza göre gayet iyi bir oyuncuydu ama halası Monica'nın bu sahte gülüşüne inanmamış gibiydi. Yanına oturdu ve fazla enerjik bir şekilde sarıldı. "Monica! Rad tibya videt!" Monica ise aynı canlılığı gösteremeyecek kadar durgun hissediyordu. "Ben de seni gördüğüme sevindim Sveta Hala. Rica etsem İngilizce devam edebilir miyiz?" Monica'nın bu ruhsuz hali bile halasını etkilememişti, aynı canlılıkla devam etti; "Tatlım, hadi canlan biraz! Büyük annen herkes eğlenirken, sen burada tek başına oturduğun için çok üzülüyor. Hem seni tanıştırmak istediğim birileri var!" O daha itiraz edemeden halası onu çekiştirmeye başlamıştı bile. Koca salonun ortasına geldiklerinde gözüne tanımadığı hiç kimse ilişmemişti Monica'nın. Amcaları, büyük annesi, kuzenleri, birkaç komşu... Hepsini tanıyordu. Ama sonra, kalabalığın arasında kalmış, annesiyle konuşan alımlı bir bayan ve yanındaki oğlanı gördü. Aynı sarı saçlara, süt beyaz bir tene ve mavi gözlere sahip olduklarından anne-oğul olduklarını tahmin etti. "Gerçi Rusya'da herkes genelde bu özelliklere sahip." diye düşündü. Kendisi de bir Rus'tu, açık tenliydi fakat Arizona'nın her daim kendini gösteren, yakıcı güneşinde süt beyaz kalmak pek mümkün olmuyordu. Yanlarına geldiklerinde halası kadına, ardından da oğlunda -evet, tahmininde yanılmamıştı- Rusça bir şeyler söylemeye başladı. Konuşmalardan tek anladığı kadının adının Irina, oğlununsa Andrey olduğuydu. Sıra tanışmaya gelince halası Monica'nın da anlaması için İngilizce'ye dönerek "Sizi yeğenimle tanıştırayım." dedi ve ellerini Monica'nın omuzlarına koyarak "Bu Monica. Monica bunlar da yeni komşularımız; Irina ve oğlu Andrey." dedi. "Priyatna paznakomitsa." dedi Monica doğru bir cümle olduğunu umarak. Bu jestine kahkaha atarak karşılık vermişti Irina. "Biz de memnun olduk Monica! Öyle değil mi Andrey?" dedi aşırı aksanlı bir İngilizce'yle. Monica oğlanın tepkisi merakla bekliyordu. Andrey yavaşça başını kaldırdı ve ifadesiz bir şekilde doğrudan Monica'ya bakarak "Evet, evet ben de memnun oldum." dedi. Ortamdaki garip atmosferi fark etmiş olacaktı ki Sveta Hala yapmacık bir ses tonuyla havayı dağıtmaya çalıştı; "Neden siz çocuklar minderlerin olduğu yere geçmiyorsunuz? Hem biraz kaynaşıp sohbet edebilirsiniz!"

Minderde öylece oturuyor, tek çıt çıkarmadan şömineyi izliyorlardı. Andrey Monica'nın fazlasıyla ilgisini çekmişti. Fiziksel açıdan değil, davranışları çok dikkatini çekmişti. Kendisiyle yaşıt olmalıydı fakat çok olgundu, daha hiç konuşmamalarına rağmen bunu anlamıştı Monica. Soğuk duruşu, anlamlı bakışları onu gözünde fazlasıyla ilgi çekici hale getirmişti. Hiç tarzı olmadığı halde onunla konuşmak istiyordu. On iki yaşında iki çocuğun konuşacak ortak konuları olmalıydı, değil mi? Peki ya neden tek kelime etmiyorlardı? "Tabii ya! Belki İngilizce bilmiyordur!" diye düşündü. "Kak pajivayeş?" dedi kötü bir Rusça'yla. Anne ve babasının öğretme çabalarına rağmen hiçbir zaman istekli olmamıştı. Küçük kardeşi bile şakır şakır Rusça konuşurken o sadece birkaç kelime biliyordu. "İngilizce biliyorum, kendini zorlama. Bu arada iyiyim." Andrey'in sesini ikinci kez duymasıyla düşünce aleminden hızlıca sıyrıldı Monica. Şaşırmış bir vaziyette "Bu kadar iyi konuşmayı nerde öğrendin?" diye sordu. Tabii bunu sorarken "Seni ilgilendirmez." cevabını almayı beklemiyordu. Bir anda Andrey'e duyduğu ilgi ve hayranlık sinire dönüşmüştü. Tam çıkışmak üzereydi ki içinden bir ses sakin olması gerektiğini söylüyordu. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı. Ama fayda etmiyor gibiydi. O çocuğa nasıl kibar olunur göstermek istiyordu. Artık kendi sinirinden mi, yoksa ortamın sıcaklığından mı bilinmez, bunaldığını hissetti Monica. Küçük şöminenin cılız ateşine baktı ve koca evi bu küçücük ateşin nasıl böyle ısıttığına hayret etti. Pencereye baktı. Dışarısı en az -15 derece olmalıydı. Ama umrunda değildi. Hem gerçek, hem de mecazi anlamda kızmıştı çünkü. Tek kelime etmeden, hışımla ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Göz ucuyla Andrey'e baktığında, çocuğun kıza doğru ufacık bir bakış bile atmadığını fark etti. Rastgele fazla kalın olmayan bir mont aldı ve kapıyı çarparak dışarı çıktı.

Dışarısı gerçekten dondurucuydu, tahmin ettiğinden çok daha dondurucu. Bir an dışarı çıktığına pişman oldu ama pencereden, evin içine doğru bakınca, tekrar o cümbüşe dahil olmak istemediğini fark etti. Bir süre daha soğuğa aldırmamaya çalışarak yürüdü. Sık sık çocuğun onu terslemesi aklına geliyor, içten içe ona cevabını vermediği için sinirleniyordu. Ama bu sinirin yanında merak duygusu da vardı. Neden Andrey ona böyle davranmıştı, anlayamıyordu. Bu konu kafasını kurcalarken, evlerinin yakınındaki korulukta gümüşümsü bir parıltı gördü. İlk önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak parıltıya doğru yürümeye başladı. Ne olduğunu fark ettiği anda durdu. Bu bir kurttu! Bembeyaz, ufak tefek bir kurt. Korkudan yerine çakılmış bir halde kurda bakmaya başladı. Kurt da kımıldamıyordu. Aldığı cesaretle bir adım yaklaştı. İki adım, üç adım, dört adım derken bu hayvanın kurt olamayacak kadar küçük olduğunu fark etti. Bu bir tilkiydi, fakat etrafında parıltılar, gümüşi parıltılar vardı sanki. Hayır yanlış görüyor olmalıydı. Kara fazla bakmış olmalı, göz yanılması veya ışık oyunlarından etkilenmişti büyük ihtimalle. Gözlerini ovuşturdu ve geriye doğru gitmeye başladı. Bu kadar oyalanma yeterdi herhalde. "Annem merak etmeden eve dönmeliyim." diye düşündü. Ama dönmek istemesinin asıl nedeni, tilkiden garip bir şekilde ürkmüş olmasıydı. Adımlarını gittikçe hızlandırarak korudan çıktı. Çıktığı anda evin önünde kalabalık bir grup gördü. "Yoksa beni aramaya mı çıktılar?!" diye düşündü. Hızlıca kalabalığa doğru koşuyordu ki evden yayılan dumanları fark etti. Ve eve yaklaşmakta olan itfaiye araçlarını. "Hayır, hayır, olamaz!" diye bağırdı. Birkaç kişi koşmakta olan Monica'yı fark etmiş, endişeli gözlerle ona bakıyordu. Hızlıca koşmaya başladı Monica. Nefes almadan koşuyordu. "Anne, baba! Hayır!" diye çığlık attı kalabalığı yararken. Polisler onu tutmaya çalışıyor, insanlar arkasından bağırıyorlardı. Ama hiçbir şey umurunda değildi. Atıldı cayır cayır yanan eve doğru. Hiçbir tehlikeyi önemsemeden. İnsanlar çığlıkları atıyor, bağırıyordu ama Monica duymuyordu. Artık içerideydi. Ellerini kafasına siper yaptı ve salonda deli gibi seslenmeye başladı. Seslenmelerine ne cevap geliyordu ne de bir işaret. Sadece ateşin çıtırtıları vardı. Ve simsiyah dumanlar. Artık çığlık atmaktan halsiz hale gelmişti. Dumanlar gittikçe yoğunlaşıyor, nefes almasını zorlaştırıyordu. Birden burdan çıkmak için büyük bir istek duydu. Tam kapıya yönelecekti ki yanan bir top olmuş avize Monica'nın üstüne düşmeye başladı. Son anda fark etti ateş topunu. Artık hiçbir şansı kalmamıştı, biliyordu öleceğini. Son bir kurtuluş umuduyla kollarını başının üstüne koydu. "Hayıır!" diye bir çığlık attı. Ve işte her şey o anda gerçekleşti. Büyük, çok güçlü bir dalga bedeninden adeta fırlarcasına ayrıldı ve kollarından, düşmekte olan avizeye çarptı. O anda tüm enerjisi bitti ve yere yığıldı. Gözleri yavaş yavaş kapanırken gördüğü son şey kendisini de kapsayan yarı-saydam bir kalkanın içerisinde alevlerin sönmekte ve Andrey'in tam karşısında, donuk bir ifadeyle yüzüne bakıyor olduğuydu...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sonun Başlangıcı.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Prof. Austin & Her Şeyin Başlangıcı.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Dünya Başkentleri :: 
MOSKOVA
-
Buraya geçin: