Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
*~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi} Ynetici2*~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi} Ynetici3*~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi} Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 *~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi}

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Acenath E. O'morose
Naturalis | Tiro
Naturalis | Tiro
Acenath E. O'morose


Nerden : Kökeni Mısır'a dayanıyor ama Londra'da doğmuş, büyümüş. ^^
Lakap : Ace veya E. (Aslında ismimi söyleyebilirsin yani bakma bana öyle.)

*~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi} Empty
MesajKonu: *~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi}   *~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi} Icon_minitimeC.tesi Eyl. 10, 2011 2:13 pm

Görev 2: İlk defa ruhunla karşılaş. { Tasvir et. Nasıl bir hayvan olduğunu vs. }
Yer; İstediğin herhangi bir yer.
Kişiler; Yalnızca sen.

Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası {Devam serisi}

Üstünden günler geçmişti olayın. O zamandan beri kıpır kıpır bir hareketlilik vardı Acenath’ın içinde. Her şeyin bir anda bittiğini, artık büyükannesinin öğretisinin hiçbir işe yaramadığını, ölmeyi bile düşündüğü o anda sanki ona kurtulması için bir el uzatılmış ve tekrardan dünyaya dönmesine yaramıştı. Şimdi içinde umut vardı. Her kötülükte mutlaka iyilik tohumları vardı, buna inanıyordu ve mucizevî değişimi görebiliyordu.

O günden beri aslında her şey değişmişti. Ne kendine, ne de yaşadıklarına üzülüyordu artık. O, ona verilen bir elmas değerindeki yeteneği ile yaşamayı öğrenmeye çalışıyordu. Bu heyecan onu her gün biraz daha öğrenmeye, biraz daha geliştirmeye itiyordu kendisini. Hem okuyor, hem araştırıyor, hem de kendini geliştirmeye çalışıyordu. Artık odasındaki bitkilere daha da iyi bakıyordu. Aslında hep iyi bakıyordu onlara. Onlar büyükannesinden yadigâr olan bitkilerdi. Onu doğaya çeken bir güç de aslında büyükannesinden geliyordu. Ve bunun değerini özel yeteneğini fark ettikten sonra bir daha anlamıştı.

Her ne kadar tahammül sınırları zorlansa da bunu paylaşmayı istiyordu ailesiyle, fakat yine aynı şekilde ilgisizlikleri sürüyordu. Denedi, onlara anlatmayı istedi, ama hem ilgisizliklerinin farkındaydı, hem de anlatmak istediği zaman ona deli damgası vuracaklarından korkuyordu. O deli değildi ki, asla yalan söylemezdi. Peki, ailesi ona inanır mıydı ki? Bu yüzden susmaya karar vermişti. Anlatmayacaktı hiçbir şekilde. Geliştirecekse kendi kendine yapacak ve başaracaktı bu işi.

Her gece ailesinden gizlice araştırma için kütüphaneden aldığı kitapları okuyor, inceliyordu. Hiçbir şekilde yorulduğunu hissetmiyor, hissetmiyordu da. Ve her zamanki gibi doğada geziye çıkmayı ihmal etmiyordu. Her gün geziyor, hem araştırdıkları hakkında gözlemde bulunuyor, hem de yeteneği hakkında denemeler yapıyordu. Yanılmıyordu da. O gece kulaklarına fısıldananlar gibi konuşuyordu bitkiler onunla tekrardan. Yanılmadığını görmek onu tekrardan mutlu ediyordu. Bir, iki, üç… Günler birbirini kovalıyor ve her gün incelemede, kendini geliştirme çabalarında buluyordu kendini. Mutlu olabildiği, yaşama bağlanabildiği bir alanda bunları yapmak ona huzur veriyordu.

Yine o günlerden biriydi. Her gece olduğu gibi biraz yorgun ama mutlu bir şekilde güne başlamıştı. Kendini güne hazırlıklı hissediyor ve hiçbir sıkıntı yaşamıyordu bu konuda da. Her zamanki gibi, güzel bir şekilde yüzünü yıkamış, odasına giderek hazırlanmış şekilde güne başlamıştı. Artık huzursuzluğa şahit olmamak için sabahları kahvaltı bile etmiyor, genelde kendi hazırladıklarını çantasına koyuyor ya da dışarıdan hazır yiyecekler alıyordu. Günden yararlanabilmek için sabahın erken saatinde evden çıkıyordu. Yine aynı şekilde başladığı bir gündü fakat kendini garip hissediyordu. Daha da içi içine sığmıyordu bugün. Ormana vardığı anda hemen koşa koşa orman içlerine doğru ilerlemeye başladı ve sakin olabildiği ortamı bulmaya başladı. O kadar yorulmuştu ki kendini hemen bir ağaç gövdesinin yanına atıvermişti. Bugünün çalışmalarına başlamalı ve bitkilerle yine konuşmaya başlamalıydı. Fakat bugün işler hiç de yolunda gitmiyordu. Sanki bugün herkes dilini yutmuş, bitkiler ona tavır almış ve konuşmuyordu. Garipliklerin neden olduğunu anlayamıyor ve üzülüyordu. Yoksa bu kadar bağlandığı sadece bir var sanma, bir rüya mıydı? Şimdi yeniden eskisi gibi mi oluyordu? Bu kadar üzüldüğü sırada düşüncelerinin içinde bir ses yankılandı. “Sakin ol küçüğüm, ben geldim sana.” Kimdi bu sesin kaynağı? Nerden geliyordu hiçbir fikri yoktu. Etrafına bakıyor ama hiç kimseyi göremiyordu. “Herhalde bitkilerde olduğu gibi kafamın içinde hissediyorum bu sesi de. Ne aptalım ama? Her şeyi var sanıyorum.” Ve o ses tekrardan seslenmişti ona. “Aslında yanlış hiçbir şey yok, ben sadece yukarıdayım, eğer bakmayı aklına getirirsen.” Acenath korkarak yavaşça kafasını yukarı doğru kaldırdı ve “Aman Tanrııım. Bu nasıl bir varlık? İnanılmaz bir şey.” sözleri ağzından döküldü. Garipti, garip hissediyor, değişik bir şekilde görüyordu. Gümüşi renkte parıldayan ve uçan bir varlıktı. Yükseklerdeydi ve onu net göremiyordu. Sanki havyam bu düşündüklerini anlamışçasına ona doğru yaklaşıyordu. Ve yüksekte olan bir kayalığa kondu. Acenath gözlerine inanamıyordu. Cidden de gümüş renginde parlıyordu hayvan. Hafif soluk bir görüntüsü vardı. Her yerden sıyrılabilir bir görüntüsü vardı. Tıpkı hayvanlar kitabında gördüğü gibi bembeyaz bir başı ve simsiyah kanatları vardı. Hayatında gördüğü en sivri gagayı görüyordu belki de onda. O kitapta da gördüğünden daha güzeldi belki de. Hayvanlara duyduğu hayranlık onu görmesiyle belki daha da artmıştı. O kadar delici bakışları, buz rengindeki gözleriyle bakması vardı ki kartalın, herkes korkabilirdi ondan. Acenath’da dâhil. Ve o da etkisinde kalmıştı. Bu sefer ikinci bir mucize yaşıyordu aslında. Ve kartalın zihnine fısıladıkları onu bir kez daha etkisinde bırakmıştı. “Ben senin ruhundan parçayım. Artık seninim, seninle beraberim. Ben senin özgürlüğünün, mutluluğunun simgesiyim. Senin ruhunun varlığı ile ben varım ve ben sen mutlu huzurlu olduğun sürece güçlü olabilirim. Ben sen bana saygı duydukça, ben sana itaat edebilirim. Bundan sonra sen nerdeysen, bende oradayım.”

Ona yürekten inanıyor ve ona bağlanabiliyordu. Bitkilerle konuşabildiği gün neler hissediyorsa aynı hisle dolu idi yüreği. Daha da mutluydu. Ruhun parçası kartal ona geldiğinde kendini daha güçlü hissedebiliyor ve bitkiler onunla yeniden konuşabiliyordu. Artık şaşırmıyordu hiçbir şeye. Mucizeler her zaman onun için vardı, her zaman yanı başındaydı. O mutlu oldukça, gülümsedikçe mucizelerde hiç eksik olmayacaktı hayatından…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
*~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Varlık; Ruhumun Parçası~* {Devam serisi}
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» *~Doğanın Huzurundan Gelen Saklı Yetenek~*

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Dünya Başkentleri :: 
LONDRA
-
Buraya geçin: