Joella D. Mathieu Sobrius | Tiro
Lakap : Duerre.
| Konu: Sonunda Hedefine Ulaşır. Salı Eyl. 13, 2011 7:36 pm | |
| 4.Yetenek Geliştirme dersine gir. Yer; Yetenek geliştirme dersliği. Kişiler; Yalnızca sen.
Eğer ailenizin tek önem verdiği yaşadıkları toplumun onlar hakkında görüşleriyse, ciddi anlamda şansızsınızdır. Sürekli bir diken üstünde oturmak gibi bir şeydir bu, ailenizle görüştüğünüz ne zaman asıl merak ettikleri soruyu soracaklarını beklersiniz tedirgince. Hatta, bazen bu soru gecikince bir anlığına onların bu huylarından vazgeçtiğini bile düşünebilirsiniz. Ama hayır, vazgeçmek yerine baskılarını daha da arttırıp kendi egolarını sizin üzerinizden tatmin etmek için çabalarlar. Kendi başaramadıklarını, sizin başarmanızı isterler. Tabi bu da onların isteklerine göre yaşamınıza neden olur bir bakıma, onların istekleri sizinkilerden daha önce gelir. Bir süre sonraysa, en sonunda onları memnun etmeye çalışmaktan sıkılırsınız. Joella'nın hayatı kuşkusuz böyleydi, annesi hayır işleriyle uğraşmakla kafayı bozmuştu. Aslında bu yardımsever biri olmasından çok insanların gözünde yücelmek içindi. Bir bakıma da işe yarıyordu, onun maskesinin altındaki yüzünü göremeyen insanlar onun bu hayır işlerine olan ilgisine hayran kalıyorlardı. Babasıysa, geçen seferinde kaybettiği belediye başkanlığı seçimleriyle tam anlamıyla kafayı bozmuştu, eve uğradığı zamanlar iyice kısıtlanmıştı. Gerçi küçüklüğünden beri onunla olan zamanı da hep kısıtlıydı. Ebeveynleri onunla ilgilenmiyor olabilirdi, ama kuşkusuz sahip olabileceği en iyi büyük anneye sahipti. Kadın, annesinin aksine çocuklarıyla ve torunlarıyla son derece ilgiliydi. Annesi gibi kendisini hayır işlerine adayacağına, asıl sevgiye muhtaç olanlarla ilgilenmeyi tercih ediyordu. Onu uzun zamandır görmeye gitmeyerek büyük bir hayırsızlık yaptığının farkına varınca çehresini kırıştırdı. En kısa zamanda Nora'yı da aldığı gibi onu ziyarete gitmeliydi. Hem, kadının üzümlü kekini özlediği de diğer bir gerçekti.
Yanındaki Sidonia onu çimdikleyene kadar elindeki resme bakmaya devam ediyordu. Elindeki büyük ayıya sarılmış, pembe battaniyesini vücudunu kaplayacak şekilde çekmiş sarışın bir kız. Yanındaysa, o zamanlar çok beyazlamamış olan koyu renk saçlarını sıkıca topuz yapmış, tüm samimiyetiyle kameraya gülümseyen bir kadın. Serçe parmağının büyük annesinin çehresinde gezdirirken dudakları yukarıya doğru kıvrılmıştı. Beş yaşında geçirdiği ağır soğuk algınlığında çekilmiş bir fotoğraftı, büyük annesi dikkatini dağıtmak için böyle yollara başvurmuştu. O gün çekilmiş daha bir sürü resim olsa da onlar evindeki dolabında duruyorlardı. Bir daha ki ev ziyaretinde onları almayı aklının bir kenarına yazdı. Gerçi ev ziyaretlerini olabildiğince geç bir zamana ertelemek için çabalıyordu. En son ziyareti güzel geçmiş olabilirdi, babası her zamankinin aksine tüm zamanını ona ayırmış olabilirdi. Ama o bu ilgiye alışabileceğini sanmıyordu, hele ki hayatı yeni yeni düzene oturmuşken, yeni bir değişikliğe en azından şimdilik ihtiyacı yoktu. Sidonia bir kez daha ona bağırmaya başladığında resmi çabucak yastığının altına tıkıp oturduğu yerden kalktı. Kızın homurdanmalarını kesmesini işaret edip onu neşelendirmek adına yapabildiği kadar değişik mimikler yaptı. En sonunda onun da huzursuzluğu sona erdiğinde onu kolundan kavrayıp merdivenlere doğru sürüklemeye başladı.
Merdivenleri aceleyle inip bir yandan da insanlara çarpmamak için uğraşıyordu. Önündeki çocuğu ittirmekten son anda vazgeçti, dil çıkarma dürtüsünü bastırarak Sidonia ile aralarından sıyrılmayı başardılar. Kapının tokmağını ince parmaklarıyla kavrayıp kapıyı araladı, başını kapıdan uzatıp içeriye baktığındaysa koyu renk gözlerle karşılaştı. Profesörün çatılmış kaşlarına bakarken omuz silkti, her zamanki gibi geç kalmaları hoş karşılanmamıştı tabii. Yine de profesör dersi kesmek yerine konuşmasına devam ediyordu. Boş ikili bir masa aradı gözleri, en sonunda bulamayınca teslim olmuşcasına iç çekerek Sidonia ile ayrı masalara oturdular. Yüzünü ellerinin arasına alıp gözlerini camdan dışarıya dikti, büyük ihtimalle şu sıkıcı derslerden birisi olacaktı bu da. Tabi geçen sefer ki gibi botanik dersindeki her yeri birbirine katma imkanı burada yoktu. Yanı başında derin bir ses duyduğunda başını kaldırdı, profesörün tepesinde dikildiğini görünce düşüncelerden sıyrıldı. "Ne görüyorsun? Söyle bana." Adam yüzünü kendisine daha da yaklaştırırken sandalyesinde geriye kaçıldı istemsizce. Şimdi adamın nefesini yüzünde hissedip, yüzündeki her bir kırışıklığı görebiliyordu. Çehresinde oluşan tiksinti ifadesinden arınıp adamın söylediklerine odaklanmak için çabaladı. Ne görüyorsun mu? Rengin istemsizce yanaklarına hücum ettiğini hissetti.
Profesör başında iç çekerke homurdansa da yüzündeki kibirli ifadeyi bozmadı Joella. Sırtını daha da dikleştirirerek dudaklarını araladı. "Görüşlerim isteklerinize göre şekillenmiyor profesör." Sidonia'nın yüzündeki takdir eder ifadeyi gördüğünde gülümsedi. Ama aynı şeyi profesör için söyleyemezdi, adamın yüzündeki ifade sertleşmişti. Onun bir adım geri çekilmesinden memnun oldu. "Cezalısınız Bayan Mathieu." Bu sefer roller değişmişti anlaşılan, profesörün yüzündeki kibirli ifadeyi gördüğünde tiksindiğini fark etti. Avuçlarını yumruk yapıp tırnaklarını içine batırırken sinirine hakim olmak için çabaladı. Bir an gözlerinin karardığını hissetse de diğer saniye eski haline dönmüştü. İnsanların onu bir görücü olarak görmesinden nefret ediyordu, tek yaptığı aniden gelen görüşlere istemsizce teslim olmaktı. Nefes alış verişini düzene sokmak için çabalarken önündeki kalemi parmaklarının arasına aldı. Bir süre gözlerini sırasına dikse de başını kaldırdığında Sidonia'nın sırıtan çehresiyle karşılaştığında dudakları yukarıya kıvrıldı. | |
|