Euterpe Châtillon Fortunatus | Tiro
Nerden : İngiltere. Lakap : Eu ya da çok bilmiş. Siz ikisini de demeyin. Euro'da Carmy'e aittir, öyle diyeni döveriz. ^^
| Konu: Ruhun Parlayan Yarısı Ptsi Eyl. 12, 2011 1:48 pm | |
| ‘‘Euterpe, üşüteceksin!’’ ‘‘Anne ben iyiyim lütfen.’’ ‘‘Tanrım! İyi ne halin var gör küçük cadı!’’
Kadının nefret dolu sesini bedeninin her zerresinde hissediyordu adeta. Yine de onun istediğini yapmayacaktı, ne olursa olsun. Bir kere de olsa kendi istediğini yapacaktı. Etrafta hiçbir canlılık belirtisi yoktu sanki. Normal de kedilerin mırıltıları ve kuşların cıvıltıları ile dolardı Londra. Fakat bu sefer bambaşkaydı. Her yere sanki beyaz tül örtülmüştü. Bembeyaz… Bulutlardan bile beyazdı. Gökyüzü ile o kadar benziyordu ki, mavilikleri sayamasanız her yer bembeyaz olabilirmiş gibi. Yaklaşık on santim kar vardı ve kızın botlarını içine hapsediyordu. Kıza göre eğlenceliydi, zaten uzun süredir kar görmüyordu. Böylelikle yüzündeki tebessüm yayıldı ve ellerini havaya doğru açıp etrafında dönmeye başladı. O kadar hızlı dönüyordu ki sonunda dengesini kaybedip karların içine düştü. Soğuktu, fazla soğuk ama mutluydu. Seviyordu soğuğu. Sanki kendisinden bir parça vardı. Yavaşça gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi. Hayaller ülkesindeydi adeta, mutluydu hem de çok. ‘‘Mme Châtillon, vous invite à.’’ Yanına gelen görevliyi görünce gülümsedi ve kafasını salladı. Belli bir süre sonra yanına gidecekti nasılsa. Görevli giderken arkasından izledi ve kapıyı kapatınca derin bir oh çekti. Şahsen şuan kimsenin ısrarını çekecek durumda değildi. Kafasını yavaşça kara batırırken gökyüzündeki bulutları incelemeye başladı. Bir ay gördüğünü söyleyebilirdi, gülümserken görüş alanına giren diğer bulut dikkatini çekti. Daha çok bir köpeğe benziyordu. Hayır, köpek değil. Bir kaplandı. Benekli bir kaplan. Gözlerini kısarken oturduğu yerden kalktı ve saçmaladığını itiraf etti. Saçmalıyordu gerçekten de, ancak bulut fazlasıyla canlı gibiydi. Oturduğu yerden doğrulurken birkaç metre ötedeki çardağın içinde bir şeylerin parladığı gördü. Yavaş yavaş yürümeye çalışırken ses çıkarmamaya da dikkat ediyordu. Sonunda eşiğe gelince birkaç saniye şaşkın şaşkın baktı. Bulutlardaki şeklin aynısıydı. Bir kaplan… Daha çok kar kaplanı ya da kar parsı ile anılırdı bu hayvan ancak parlıyordu. Bir çift tehlikeli kız genç kıza dönünce korkmamaya çalıştı. Gerçek değildi, belki de hayaldi. Elbette, hayaldi. Hangi kar kaplanı parlardı ki? ‘‘Ben hayal değilim, senin ruhunum.’’ Üstelik bir de konuşmuştu. Şaka olmalıydı. Genç kız kaplana uzak en köşeye oturdu ve sağ elini anlına yapıştırdı. Belki de annesini dinlese iyi olurdu. Hasta olmaya başlıyordu büyük ihtimalle. ‘‘Euterpe, mantık dışı olabilir ancak ben senin ruhunum.’’ Çikolata rengi gözleri tekrar parlayan kaplana döndü yavaşça yüzünü ona doğru yaklaştırdı. ‘‘Gerçekten benim bir parçam mısın?’’ İnanılmayacak gibiydi, ancak yeteneğini fark ettikten sonra bunun gerçek olmaması saçma bile olurdu. Kaplan yavaşça başını salladı. Aynı Euterpe gibiydi. Davranışları, konuşma şekli… Parçasıydı, ruhunun bir parçası. Euterpe uzun parmaklı ellerini yavaşça hayvana doğru uzatıp kucağına aldı. Yavruydu zaten. Ne kadar büyük olabilirdi ki? Kalın postunu okşarken açık gri renklerin üzerindeki benekleri olduğunu fark etti. Gözleri ise bir o kadar güzeldi. O kadar anlamlı bakıyordu ki. ‘‘Sana bir ad vermeliyim. Ruhumun parçasısın nede olsa. Sen benim bir parçamsan, ben de senin parçanım. Luna… Ay kadar güzel ve ışık saçıyorsun. Sana da bu yakışır eminim.’’ O sırada garip bir şey oldu ve kaplan ruh sahibinin elini yaladı. Belki de hiç bitmeyecek bir dostluğun bağıydı bu. O bilmese bile ruhu onun hakkındaki her şeyi biliyordu. Her şeyi…
| |
|