Harmonia Belmonte Fortunatus | Tiro
Nerden : Fıvğansa. Lakap : Harm de sen. Ben ona sarışın diyorum.
| Konu: Fısıltılar. C.tesi Eyl. 10, 2011 2:58 pm | |
| Kendini bir rahibe olarak hayal etti bir an. Sessizce kıkırdamasına neden olmuştu hayali. Tabii etraftakilerin itici bakışlarını da toplamıştı anında. Kıkırdamayı kesip yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdikten sonra bulunduğu yerden etrafı inceleyerek ilerlemeye başladı. Tavanı çeşitli melek figürleriyle donatılmıştı. Birçok sıkıcı tipte heykel vardı. Saçma gelmişti kiliseler ona. Bir türlü ısınamamıştı. Aslında buraya neden geldiğine dair bir fikri yoktu bile. Büyükkannesinin öğütleri üzerine dua etmeyi deneyecekti. Bir sürü saçma figürle bezenmiş bu yerde nasıl dua edeceğini düşündü. Dikkati dağılıyordu hemen. Gözü bir heykelden diğer heykele geçiyordu istemsizce. Kürsüde duran adam, ziyarete gelen kadınlardan daha süslüydü. Boynundaki kolyeleri nasıl taşıdığına hayret etmişti doğrusu. O kadar komik geliyordu ki tüm bu olanlar, gülmemek için zor tutuyordu kendini. Bir kahkaha atmak istiyordu ama dindar teyzelere saygısızlık da etmek istemiyordu. Annesi de yaşlanınca bu dindar teyzelerden olacaktı ne de olsa. Belki kendisi de oturup dua etmek de bulacaktı mutluluğu.
Kürsüye yakın bir yere oturdu. Yanında yaşlı bir bayan oturuyordu. Ne düşündüğünü merak etti bir an. İhtiyara biraz daha yaklaşarak kolunu onun koluna değdirdi. İlk başta uzaktan geliyormuş gibi bir takım fısıltılar duydu. Ardından sessizlik. Daha iyi odaklanması gerekiyordu. Bir kez daha denedi. Başaramadı yine. Derin bir nefes alıp tekrar denedi. Fısıltılar kafasının içinde yankılanmaya başlamıştı yeniden. Gözlerini kapatıp iyice odaklandı sarışın. 'Katil...' Sözcük yerini tekrar fısıltılara bıraktı. Bu sefer uzaklaşmasına izin veremezdi. İyice odaklandı, kafasındaki her şeyi boşaltarak. 'Katili ben tuttum, evet. Ama başka seçeneğim yoktu. O adam...' Aniden gözlerini açtı. Şaşırmıştı kadının aklından geçenlere. Katil tutmuştu. Birini öldürtmüştü. Kayarak uzaklaştı ihtiyardan. Diğer tarafında duran bir adama doğru yaklaştı bu sefer. Aynı taktiği uyguladı onda da. Bu sefer kesintisiz olmuştu. Bolca pratik yapsa direkt duyacağını anlamıştı sarışın. Odaklanarak adamın düşüncelerini zihninde hissetmeye çalıştı. 'Tanrım! Onun benden alınmasına neden izin verdin? Neden ölümü bir katilin elinden oldu?' Herkesin katil ya da ölüm düşünmesi biraz garibine gitmişti sarışının. Yeteneğinin bilindiğini bilseydi şaka diyebilirdi. Ancak böyle bir imkan yoktu. Usulca solundaki kadına yanaştı yeniden. 'O adam şimdi burada.' İnanamadı zihnindeki yankılara. Aniden ayağa kalkmasıyla kadın ve adam ona baktılar. Bir kadına bir adama baktı, fal taşı gibi açılmış gözleriyle. Hiçbir şey demeden ayrıldı yanlarından. Masum görünümlü o ihtiyar adamın bir tanıdığı için kiralık katil tutmuştu. Yanyana dua ediyorlardı şimdi de. İnsanlar ne kadar garip oldukları tekrar geldi aklına. Kiliseden çıkana kadar hep aynıydı yüz ifadesi. Şaşkınlığını gizlemek için başını öne eğmişti. Onun ağladığını zannediyorlardı, yanından geçip giden ihtiyarlar.
Yeteneğini seviyordu sarışın. Kimsenin bilmediği sırları bilmek hoşuna gidiyordu. Bu bazen yorucu olabiliyordu elbet. Tanıştığı çoğu kişinin kendisi hakkındaki düşüncelerini duyabiliyordu. Dost seçimlerinde çok yardımcı olsa da bazen katlanılamaz olabiliyordu. Böyle bir yeteneğe sahip olmasaydı ailesiyle bu kadar problemi olmazdı belki de. Bunu düşünürdü çoğu zaman. Hastalıklı beyinlerinden geçenleri duymak yıpratmıştı onu. Ne annesine ne de babasına söylemişti sahip olduğu şeyi. Yeteneğini büyükkanesi dışında kimse bilmiyordu. O da kendisiyle birlikte mezara götürmüştü bu sırrı.
| |
|