Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
Eski Sayfalar. Ynetici2Eski Sayfalar. Ynetici3Eski Sayfalar. Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 Eski Sayfalar.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Harmonia Belmonte
Fortunatus | Tiro
 Fortunatus | Tiro
Harmonia Belmonte


Nerden : Fıvğansa.
Lakap : Harm de sen. Ben ona sarışın diyorum.

Eski Sayfalar. Empty
MesajKonu: Eski Sayfalar.   Eski Sayfalar. Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 7:29 pm

    Görev: Aile Ziyareti.

    Hafif esen rüzgar, ağaçların yapraklarını sallıyordu narince. Sıralı evlerin bahçeleri, ayrı şenliklere sahne oluyordu. Kimisi çocuğunu koşturuyor, kimisi köpeğiyle oynuyordu. Sıradan hayatlarında sıradan bir gün yaşıyorlardı. Gökyüzü her zaman olduğu gibi son derece berraktı. Belirli aralıklarla dizilen bulutlar, süslüyordu mavi gökyüzünü. Aslında çocukluk olması gereken kayıp yıllarını böylesine içten bir sokakta geçirmişti. Arkadaşlarıyla oynadığı günler aklından hiç çıkmıyordu. Büyükkannesine giderken ki güneşin doğuşu... Hep aklındaydı onun. Hatırlamak istediği tek anılar bunlardı. Ne eviyle alakası olmayan babasını ne de işkolik annesini hatırlamak istiyordu. Sevdiği bir komşusu ölmüştü. Sırf bu yüzden buradaydı. Böyle kalması için çaba sarfedecekti.

    Alçak, beton kaldırımda her adım atışında kalp ritmi de o kadar hızlanıyordu. Evin küçük bahçesinde solmaya yüz tutmuş çiçekleri görünce duygulandı istemsizce. Köpek kulübesi hala aynı yerindeydi. Turuncu tuğlalı, siyah çatılı tipik Fransa evlerinden biri duruyordu karşısında. Ama onun için tipik bir evden fazlasıydı. Bir sığınak, kimsesiz olduğu zamanlarda onu koruyan odasının bulunduğu bir sığınak. Bazen hala o evde olduğunu hayal ederdi. Her şey eskisiymiş gibi. Çok sevdiği köpeğini gizlice içeri alıp kek yapacakmış, televizyon karşısındaki sehpaya türlü yiyecekleri doldurup tüm gün film izleyecekmiş gibi. Bunları düşününce ince dudağının sağ tarafı yukarı doğru kıvrıldı istemsizce. Bugün hislerine hakim olmak zordu onun için. Evin önündeki kısacık taşlı yol, gözünde kilometrelerce uzun bir hal almıştı. Derin bir nefes alıp onun için uzun olan bu yolu yürümeye başladı. Yalnızca karşısında duran demir kapıya odaklanmıştı. O kapıdan başı dik bir şekilde girmeliydi, her zaman hayalini ettiği gibi. Kapının önündeki iki basamağı ağır ağır çıkarken narin parmaklarının arasında tuttuğu kahverengi çantası neredeyse yere değecek şekilde onu takip ediyordu. Kapıyı çalmadan son bir kez köpeğinin boş kulübesine baktı. Ufak bir tebessüm ederek kapıya doğru yöneldi. Yumruk yaptığı elini bir süre havada tuttuktan sonra indirebildiği kapıya. Ufak bir gıcırtıyla açıldı bakımsız kapı. Ardında tanıdık bir yüz göründü. Masmavi gözler, sarı saçlar, kalın dudaklar ve ucu yukarı kalkık bir burun. Belirgin yüz hatlarının içine özenle yerleştirilmişti adeta. Değişmemişti hiç, bıraktığı gibiydi. Genç bayan baktı kadın, buğulu gözleriyle. Kapıyı tamamen açıp boynuna atladı, sımsıkı sarıldı kızına. 'Aman tanrım! Bu o! Onu çok özlemişim. Özleyeceğimi hiç düşünmezdim.' Zihninden geçenleri duyduktan sonra geri çekti kendini. Annesinin şaşkın bakışları karşılığında içeri girdi süzülerek.

    İçeri girdiğinde şaşkınlığını gizleyemedi genç bayan. Anılarındaki yer değildi burası. Bambaşka olmuştu. Başta dikkatini çeken ise şöminenin üzerindeki resimleri olmuştu. Eve içtenlik katan bu tatlı resmler yerini saçma sapan biblolara bırakmıştı. Kaşlarını kaldırarak yanında duran annesine baktı. Hiçbir şey söylemeden yakınındaki ikili kadife koltuğa oturdu. Çantasını yer kaplaması için yanına koydu. Annesi mesajı almış gibi karşısındaki tekli koltuklardan birine oturdu. Gün batımının aydınlattığı salonda yüz yüze bakıyorlardı şimdi. Çok şey anlatmak, sormak istiyorlardı birbirlerine ama bir şey onları engelliyordu. Bu derin sessizlikte yalnızca açık pencereden duyulan kuş sesleri yankılanıyordu. Sanki evde kimse yok gibiydi. Sıkılmıştı bu durumdan annesi. Acayip haraketler yaparak koltukta dönüp duruyordu. Genç bayanın konuşmaya başlamasını istediği her halinden belliydi. Arada bir boğazını da temizlemeyi ihmal etmiyordu. Derin bir nefes aldı genç bayan. Annesinin gözlerine bakarak konuşmaya başladı. "Merhaba." Kahkahalarla güldü annesi. Bu durum kaşlarının çatılmasına sebep oldu bir an. Annesinin uzun kahkahalarına tahammül edemiyordu ama yine de bitmesini bekleyecekti. Hiçbir şey yapmadan yalnızca oturup ona baktı genç bayan. Kadın, gülmeyi kesip konuşmak için ince dudaklarını araladı. "Merhaba mı? Ben senin annenim. Gittiğinden günden beri hiç aramadın. Şimdi gelmiş yalnızca merhaba mı diyorsun Harmonia?" Birden ayağa fırladı genç bayan. Bu tutumuna tahammül edemiyordu işte. Hiçbir şeyi bilmezmiş gibi davranması, çileden çıkartıyordu onu. Annesi de onun ardından ayağa kalktı ve ellerini beline koyup bekledi. İri gözlerini sıkıca kapatıp bekledi genç bayan. Açtığında yine annesini karşısında görmek gerçeğe dönmesini sağlamıştı. "Demek bir kızınız olduğunu hatırladınız bayan! Güzel öyle olduğunu sanıp hayatınıza devam edin o zaman!" Çantasını savurarak kapıya doğru yöneldi. Adımlarına engel olamıyordu adeta. Bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordu. Kapının kulbunu tuttuğunda arkasına doğru baktı. Hiçbir şey yapmadan duruyordu annesi. Tekrar bakışlarını önüne çevirerek çıktı evden. Kapıyı çarpmış olmalıydı ki ardından büyük bir gürültü geldi. Bu bir hataydı, başlı başına bir hata...

    Gürültülü kalabağın içinden yükselen kuleye doğru bakıyordu. Kulenin ardından görünen güneş yavaş yavaş batmak üzereydi, son ışıklarını saçıyordu ufuk çizgisine. Bu devasa kuleye bakmak hoşuna gidiyordu genç bayanın. Çocukluğunda oranın en tepesine çıkma hayalleri yiyip bitirirdi aklını. Bir türlü yapamadığı gerçeği de. Ufak bir tebessümle geldiği yöne doğru dönüp yoluna devam etti. Ardında bıraktığı Eyfel Kulesi aynı zamanda onun geçmiş yaşamıydı. Şimdi bambaşka biriydi, özel biri. Hayallerine ayıracak zamanı yoktu. Kalabalığın arasına karırşırken kendi kendine söz verdi genç bayan. Bir gün oraya çıkacaktı, orada karşılayacaktı şafağı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Eski Sayfalar.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Dünya Başkentleri :: 
PARIS
-
Buraya geçin: