Phoebe C. Masen Sobrius | Gui
| Konu: Parlayan gelincik. Perş. Eyl. 08, 2011 1:47 pm | |
| "Kalk şuradan." Dedi onun bankına oturmuş çocuğa doğru. Birinin kendisi ile böyle inatlaşıyor olmasına inanamıyordu. Elleri, eğer o kalkmazsa kötü şeyler olacağını gösterircesine yumruk haline gelirken, çocuk kalktı ve oradan hızlı bir şekilde uzaklaştı. Bir bank için kızın neden bu kadar olay çıkardığını anlamadığını belirten söylenmelerini duyabiliyordu Phoebe. Ama umurunda değildi bunlar kızın. Bu bank, parka geldiği zamanlarda oturduğu yerdi ve sadece bir başkası oturduğu için kızın bu geleneğini bozmaya niyeti yoktu. Başka öğrencilerin geçmesi de umurunda olmuyordu çünkü oraya geldiği zaman gerçekte yaptığı şeyi saklayacak bir şeyleri mutlaka bulunduruyordu yanında. Bu bazen bir kitap olabiliyordu, bazen de mesajlaşıyormuş gibi yaptığı ama aslında öylesine oyun oynadığı telefonu. Mesajlaşabileceği insan çoktu, yine de Phoebe eski hayatından kimseyi görmek, duymak istemiyordu. Teyzesi de dahildi buna. Onunla konuşmayalı ne kadar zaman geçtiğini hesaplamamıştı bile kız. İç çekti sakin bir şekilde, yüzüne eğleniyormuş gibi kibirli bir ifade yerleştirdikten sonra bankın soğuk zeminine oturdu ve telefonunu çıkarıp ilgilenmeye başladı. Mesajları vardı, uzun zamandır konuşmadığı insanlar onun iyi olup olmadığını merak ediyordu. Ailesinin öldüğü, dedikodunun jet hızında yayıldığı eski okulunda hemen duyulduğuna da emindi kız. Teyzesinin yanına taşınacağını da biliyorlar mıydı acaba? Her ne biliyorlarsa, onlara cevap verme zorunluluğu hissetmiyordu Phoebe. Kibirli ifadesi istemsiz bir şekilde kaybolurken donuk bir hal aldı yüzü. Ona bakan biri ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlayamazdı o an. Zaten anlamalarını da istemiyordu Phoebe. Doris veya Monica ile bile konuşmak istemiyordu. Okuldan kaçtıkları zaman, gerçekten rahatlamıştı kız. Üstelik diğer insanlarla, onlar gibi olmayanlarla dalga geçmek harika gelmişti ona. Ama işin sonunda okula dönmesi gerekiyordu. Henüz gui seviyesine yeni ulaşmıştı ve son seviyeye ulaşana kadar pes etmek istemiyordu kız. Bu kendini güçsüz göstermek gibi bir şey olurdu onun için. Sıkılıyordu, telefon oyalanması konusunda yardımcı olmuyordu artık. Daha fazla kitap okuyormuş gibi yapmanın da onu kitap kurdu olarak göstermesinden korkuyordu. Kendinden iğrenerek telefonu kot pantolonunun cebine sıkıştırdı. Kumral saçları ile oynarken giydiği mavi tişörte rağmen yeşilliğini korumuş yeşil gözleriyle çevreyi tarıyordu. Bitkilerin arasında gördüğü bir hareketlenme durmasına sebep oldu. Sıradan bir hayvan olmalıydı, neden Phoebe bir anda dikkatini o noktaya yöneltmişti ki? Ama engel olamıyordu kendine. O noktaya bakmak istiyordu. Çevrede fazla insanın bulunmamasının getirdiği rahatlılıkla ayağa kalkıp o yöne doğru ilerledi. Kimsenin onu görmediğinden emin olmak için ara sıra çevresine bakınmayı da ihmal etmiyordu kız. Az önce orada bir şeyin olduğundan emin olduğu bitkinin önünde durduğunda, son bir kez çevresine bakındı. Kimsenin onunla ilgilenmediğini görünce derin bir nefes aldı ve bitkiyi araladı. Karşılaşacağı şey hakkında, birçok tahmin yürütmüştü ama parlayan bir gelincik bunların arasında yer almıyordu. Şaşkın bir şekilde hayvana bakarken, onun da kıza bakması Phoebe için oldukça ilginç bir durumdu. Hayvanın parlaklığı bir süre için kaybolduğunda Phoebe onun neye benzediğini görebildi. Uzun vücudu, kısa bacakları ve kısa kuyruğu vardı. Üst kısmı kahverengi ve alt kısmı beyaz renkliydi. Gelincik, arka iyi ayağının üzerinde dikildiği zaman, Phoebe düşmemesi için ellerini uzattı. Minik patiler avucuna dokunduğu zaman, kız nereden geldiğini anlamadığı bir rahatlama ve mutluluk hissetti. Karşısındaki şeyin ne olduğunu anlamıştı artık. Burada ondan çok daha uzun süredir bulunan kişilerde gördüğü ruhlardan biriydi. O'nun ruhuydu. Aslında kızı şaşırtan tam olarak buydu. O hep, özelliklerini düşünerek daha saldırgan bir hayvanın çıkmasını beklerdi. Ama o an için kendisine gözlerini dikmiş bir şekilde bakan hayvan, oldukça tatlı ve savunmasız görünüyordu. Gelincik, sanki bunu anlamış gibi alıngan bir şekilde patilerini çekti ve geri adımlar attı. Phoebe, az önce yaşadığı şeyin şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışırken, hayvana özür dilercesine gülümsedi. "Şey, sana her zaman gelincik diyemem değil mi? Adın Pan olsun. Kısa ve akılda tutması kolay." Ruhu, bir an için bundan hoşnut olmadığını belirtecek gibi olduysa da, Phoebe yirmi santimlik hayvanı avuçladı ve omzuna koydu. Kendini yalnız hissetmiyordu. En azından şimdilik. Ruhunun ortaya çıkması, kız için ödül gibi bir şey olmuştu. İçinde bir yerlerde, bu gelinciğin hep aynı etkiyi yaratmasını diledi. Çok dilek dileyen biri değildi, bu yüzden bunun gerçekleşmesini umuyordu. | |
|