Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
ilk deneyim Ynetici2ilk deneyim Ynetici3ilk deneyim Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 ilk deneyim

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lorelei Châtillon
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Lorelei Châtillon



ilk deneyim Empty
MesajKonu: ilk deneyim   ilk deneyim Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 10:29 am



    Bugünün on üç yıl öncesi.
    Sana soruyorum Lorelei. Tahtaya gelir misin?” Öğretmeninin sorusunu yanıtsız bırakmasına neden olan şey, sırtının kaşıntısının son raddeye ulaşmasıydı. Sırtını üstünden kaşımaya çalışıyordu; ancak başarılı olamıyordu, geçiremiyordu. Sanki bir şey içeriden gıdıklıyordu. Öğretmeni usanmadan sorusunu yenilemeye devam ediyordu. Lorelei ise gözlerini sıkmış, önündeki sıraya bakıyordu. Ana sınıfına gitmesine rağmen, öğretmeni tahtada oyun oynatmaya bayılıyordu. Sadece bu bile ondan nefret etmek için büyük bir sebepti. Lorelei bir an da karar verip ayağa fırladı. Çantasını dahi arkasında bırakarak sınıfın kapısına koşmaya başladı. Bu kaşıntıyı gidermek için her şeyi yapardı. Beş yaşında evine kadar yürüyebilirdi de… Sınıftan çıktığında öğretmeninin peşinden geldiğini duyabiliyordu. Anlamsız çağırışlarına aldırmadan okulun çıkışına kadar koştu. Okuldan çıktığında direk arka kapıya yöneldi. Arka kapının iki sevdiği özelliği vardı. İlki güvenliğin oraya arada bakmasıydı. İkincisi ise oradaki demirlerin arasından sığıyor olmasıydı. Arka bahçenin kapısına geldiğinde durdu. Artık koşamayacağını hissediyordu. Ellerini dizlerine dayayarak derin derin nefesler aldı. Omzunun biraz altında olan sarı saçları, yüzünün önüne düşüyordu. Arkasından öğretmeninin sesini duyduğunda gözleri arkaya gitti; ama hemen önüne tekrar dönerek demirlerin arasından geçti.

    Londra’nın serin havası yüzüne çarparken bile sırtındaki kaşıntı geçmiyordu. Üstelik artık kendini gerginde hissediyordu. Evleri okulun birkaç sokak ilerisindeydi. Bunu yapabilirdi. En azından unu kendine söyleyip duruyordu. Keşke uçabilseydim, diye düşündü hasretle. Bunun imkânsız olduğunu biliyor olmasına rağmen gerçek olsa ne güzel olurdu. Evinin bahçe kapısına geldiğinde artık bayılmak üzereydi; ama hala sırtındaki kaşıntı geçmemişti. Annesinin onu gördüğünde nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Daha önce okuldan hiç kaçmamıştı. Annesinin hoş karşılayacağını ümit ederek kapının ziline bastı. Annesi hemen kapıyı açtı. Karşısında derin derin nefes alan, saçları dağılmış kızını gördüğünde küçük bir çığlık koyuverdi. Lorelei olayı anlatmaya çalışsa da annesi hızlı ve anlamadığı sorularla başını ütülemeye başlamıştı bile. En sonunda, sesini yükseltebildiği kadar yükseltti.

    ANNE, BİR DAKİKA DİNLER MİSİN? İşte böyle. Anneciğim sırtımda dayanılmaz bir kaşıntı var. Artık okulda duramıyordum. Lütfen bir şeyler yap.” Lorelei’nin yalvaran sesine şaşkınlıkla bakan annesi hemen ayaklandı ve Lorelei’nin üzerindeki uzun kollu tişörtü sıyırdı. Öyle bir çığlık atmıştı ki Lorelei bile korkmuştu. “Anne… Anne ne var? Neler oluyor?” Lorelei’nin sorusunu cevapsız bırakarak yan odaya doğru harekete geçmişti annesi. Lorelei ise açık sırtına ulaşabildiği kadar ulaşmaya çalışıyordu. Eli kadife bir şeye değdiğinde korkuyla geri çekildi. Bir köpeğin kuyruğunu yakalama çabası gibi başını geriye çevirip ‘onun’ ne olduğunu görmeye çalışıyordu. Annesi babasıyla birlikte geldiğinde babası gülerek, “Benim kızım, tiyatroda melek mi olacak bakalım?” dedi. Lorelei, dudaklarını büzmüştü, ağlamaklı bir hali vardı. Annesi endişeyle babasına baktı ve pek alçak sayılamayacak bir fısıltıyla konuştu. “Hayır Eduard. Dikkatli bak! Onlar sırtından çıkıyor. Onlar… İki küçük kanat…

    O günün beş yıl sonrası.
    Bunu denemelisin kızım.” Lorelei evlerinin birinci kat balkonunda duruyor, pek yüksek olmayan yere bakıyordu. Çok yüksek olmasa da on yaşındaki biri için yüksek sayılırdı. Kanatlarının ilk çıkmaya başladığı, annesinin acili arayıp kanatlı kızının acil yardıma ihtiyacı olduğunu söylediğinde küfür işittiği, babasının onu küçük bir periye benzettiği zamandan bu yana tam beş yıl geçmişti. Babası hala ona küçük perim dese de Lorelei’nin kanatları o zamankinden epey büyümüştü. Şimdi daha çok bir meleği andırıyordu ve evlerinin balkondan annesinin desteğiyle uçmaya çalışıyordu. Beş yıl önceki dileği kabul olmuştu, artık uçma şansı vardı. Ancak bunu nasıl yapacaktı? Daha önce hiç uçmamıştı ve uçan biriyle de tanışmamıştı. Annesi omzunu sıvazlayarak, “Bu senin kaderin tatlım… Onları aldıramıyorsak, neden çıkarlar için kullanmayalım ki?” dediğinde ona endişeyle baktı; ancak güldüğünü gördüğünde kendi dudakları da kıvrıldı.

    Evet. Yapacağım.” Cesurca söylediği bir cümle olarak hissetse de annesinin duyduğu sadece basit bir fısıltıydı. Lorelei derin bir nefes alıp kollarını iki yana açtı ve birkaç saniye sonra kendisini aşağıya bıraktı. Kanatları sanki bunu bekliyormuşçasına çırpılmaya başladılar. Annesin sevinç çığlığı kulaklarını dolduruyorken, uçuyor olmasının verdiği sevinçle kahkaha atıyordu. Ama birden hiç beklenmedik bir şey oldu. Aşağıya doğru düşüşe geçti. Annesi bu sefer korku çığlığı atıyordu. Lorelei’nin küçük ve tiz çığlıklar, onunkinin yanında hiç kalıyordu; ancak yere bir kuş gibi düşmüştü. Hafifçe… Sanki kemikleri yok gibiydi. Annesi yanına ulaştığında o ayağa kalkmıştı bile. Annesi onu etrafında döndürüyor yaralanıp yaralanmadığını iyice kontrol etmek istiyordu. Lorelei ise, “İyiyim.” deyip duruyordu. Sonunda buna ikna olan annesi, “Pes etmemelisin. Gökyüzündeki umut meleğim olacaksın… Ama sanırım bunun için bir yıl daha beklemeliyiz tatlım.” Diyerek Lorelei’nin küçük burnunu sıktı. Lorelei’nin ise düşündüğü tek bir şey vardı; asla pes etmeyecekti.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ilk deneyim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Dünya Başkentleri :: 
LONDRA
-
Buraya geçin: