Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
Kıskançlık, Nefret ve İntikam Ynetici2Kıskançlık, Nefret ve İntikam Ynetici3Kıskançlık, Nefret ve İntikam Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 Kıskançlık, Nefret ve İntikam

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Aphrodis Audrey Phyllis
Fortunatus | Tiro
 Fortunatus | Tiro
Aphrodis Audrey Phyllis



Kıskançlık, Nefret ve İntikam Empty
MesajKonu: Kıskançlık, Nefret ve İntikam   Kıskançlık, Nefret ve İntikam Icon_minitimeÇarş. Eyl. 07, 2011 4:40 pm

    Kıskançlık, Nefret ve İntikam UFBv8P6ACa5OtpfmkAAAAASUVORK5CYII=Kıskançlık, Nefret ve İntikam 12

    → Lucifer J. Morgenstern & Aphrodis Audrey Phyllis
    → Derslerden sonra saat 17.00 civarları
    → Yalnız kalmak isteyen genç kızın tahlisizliği ve şans eseri okuldan kaçan çocuğun yardıma yetişmesi ile yaşanan olay.



    Her güzel şeyin bir de kötü yanı vardır. İyiyle kötü dengesi gibi aynen. Kendin gibi insanlarla birlikte olmanın, özünü geliştirmenin yan etkisi ise çok çalışmaktır. Vücudun fazlasıyla yorulana kadar çok çalışmak hem de. Her ne kadar kendi kendine söylensen de buna değeceğini, bazen içinde bir yerlerde sorgular durursun, dayanamazsın. Dinlenmen gerekir, insanlardan uzaklaşmak. Kurallara karşı gelmek de olsa bu, gereklidir bazen ruh sağlığınız için. Zekasıyla önce çıkan Aphrodis, mantığını ve kuralları bir kenara bırakmıştı böylece. Hiçbir zaman zayıf biri olmamıştı; ama vücudunun tükendiğini hissediyordu. On yedi yıl boyunca hiçbir şey için kendisini zorlamadıktan sonra bir anda gücü için bu kadar çaba sarf etmek, bedenindeki tüm auranın ağrılar oluşturmasına sebep oluyordu. Bunun yanında her kendini zorlayışında vücudunda ufak tefek morluklar oluşuyordu. Birkaç saat içinde geçmelerine rağmen, bulundukları zaman dilimi içerisinde sürekli ağrıyorlardı ve bu kızın ayakta kalmasını dayanılmaz kılıyordu. Çok çalışmak gerektiğini biliyordu; ama daha ilk zamanlardan bu kadar yüklenilmesi dayanılmaz bir şeydi. İşte bu yüzden bugün buradaydı. Okuldan kaçmış, filmlerle meşhur olmuş Central Park'ta kimsenin olmadığı bir köşede oturuyordu. Yokluğu birkaç saate fark edilecekti belki de; ama umrunda değildi. Dersler bitmişti zaten. Biraz kafa dinlemeye, gerçek hayatla iç içe olmaya ihtiyacı vardı.

    Çantasındaki kıpraşmayı görünce telaşla çantasının fermuarını açtı. Çantanın içinden koşarak çıkan hamstera özür dilercesine baktı. Nasıl da unutabilmişti onu? "Ah, çok özür dilerim Cloe. Şu sıralar biraz dalgınım sanırım." Hayvan sinirli gözlerle sahibine bakmayı sürdürmüştü sadece. Ardından hayvanın gözleri çantaya dönmüştü. 'Kişiliğini daha iyi saklamalısın, yoksa insanlar kaçık olduğunu sanacaklar.' Kafasında yankılanan bu sözlerin ardından kız hemen çantasına döndü. Taşınabilir küçük boydaki yayını ve birkaç okunu aceleyle çantasına geri tıktı. Nereye giderse gitsin yanında taşırdı ve Cloe haklıydı. Biri yanında okla gezdiğini görse, onu anında tımarhaneye tıkardı. "Dediğim gibi, şu sıralar biraz dalgınım." Oturduğu çimen üstünde ayaklarını bağdaş yaptı ve sağ elini çimenin üstünde gezdirmeye başladı. Aklına Cloe ile ilk tanıştığı zaman geldi. O zaman Greenwich'deydi ve yine böyle bir çimen üstünde oturmuş, çimenleri gücüyle sallandırıyordu hafifçe. Sonra o çıkagelmişti bir anda. Özel bir şeyler olduğunu içinde duyduğu sesle anlamıştı genç kız. O günden beri de böyle iletişim kuruyorlar zaten. Cloe dışından konuşabilir mi bilmiyor ama... 'Böylesi daha güvenli' sesi yankılandı kızın kafasında. Kız yavaşça gülümsedi. Kafalarının bir çalışmasını seviyordu, düşüncelerini onun da duymasını seviyordu. Salakça bir düşünce de olsa, Cloe onun en yakın arkadaşı gibiydi. Tamam, erkek problemlerini falan onunla konuşamıyordu; ama geri kalan her şeyde kafaları o kadar aynıydı ki ve o o kadar zekiydi ki, onunla konuşmak fazlasıyla iyi geliyordu. Elini çimlerin üstüne koydu ve neredeyse hiç konsantre olmadan çimleri hareket ettirmeye başladı. Evet, gelişmişti, iyiye gidiyordu. Birgün gerçekten güçlü biri olabilirdi belki.

    'Dikkatli ol'
    sesi kafasında yankılandığında çok geç kaldı. Kafasını kaldırdığında yüzünde birkaç yara izi olan, omzunda akbabayla gezen bir adam karşısında dikiliyordu. Elini hemen çimlerin üzerinden kaldırdı ve açıklamaya hazırlandı. Rüzgar olduğunu falan söyleyecekti tabii. Ama daha konuşmaya fırsatı olmadan adamın suratına gülümsemeyle karışık bir tiksinti gelmişti. "Vay vay vay. Arizona Lisesi ha?" Tam 'rüzgar' diyecekken açık olan ağzını kapadı. Arizona? Nereden biliyordu ki bunu bu adam. Biraz daha dikkatli baktığında akbabanın gözlerindeki parıltıyı ve güneşin son ışıklarının vurduğu Kohgaları fark etti. Normal bir adam olmadığını en baştan anlamalıydı. Fakat bu daha iyi olmuştu. Yeteneğini kullanırken yakalanmış olsa başına binbir türlü bela açılabilirdi. Tam rahatladığı anda beyninde yine aynı cümleler belirdi. 'Dikkatli ol' Elini yere koydu ve Cloe'nun eline çıkması için bekledi. Yavaşça ayağa kalktı. Çantasını omzuna attıktan sonra Cloe'yi de yavaşça omzuna bıraktı. Bakışlarını sırıtmakta olan adama çevirdi. "Şey, sizinle tanışmak güzeldi. Ama ben okula dönsem iyi olacak." Tam arkasını döndüğü sırada kulağının yanından bir kohga geçti. Korku içeren bir yutkunmanın ardından tekrar adama doğru döndü. "Bak, bela falan aramıyorum tamam mı... Okuldan kaçtığım için mi gönderdiler seni okuldan? Özür dilerim, bir daha olmayacak." Adamın histerik dolu kahkahası ona beş yıl öncesini hatırlatmış. Yutkundu tekrar. Bunun sonunun iyi bitmeyeceğini anlamak için kahin olmaya gerek yoktu. Çantasından okunu çıkartmak üzere hamle yaptığı sırada adam kohgayı tam yüzüne doğru fırlatmıştı. Aphrodis ani bir refleksle elini kohganın önüne doğru tuttu durdurmak istercesine. Ve kohga o an durdu. Neler olduğunu hazmedene kadar geçen bir iki saniyeden sonra kızın suratına bir gülümseme yayıldı. Kohga... Çok hafif olmamasına rağmen, yönetebileceği bir hafiflikteydi. Yani ne kadar saldırırsa saldırsın atağını geri püskürtebilirdi. Kohgayla saldırdığı müddetçe yani.

    Adamın da özel güçleri olmalıydı. Fakat tek yaptığı arka arkaya kohgalar atmaktı. Aphrodis bazılarını eliyle savuşturuyor bazılarından ise hızlı hareketlerle kaçıyordu. Dikkatini dağıtmamaya çalışarak kafasını kemiren soruyu sordu. "Özel gücün yok mu? Tek yapabildiğin bu mu yani?" Biraz sataşmalık sözler olsa da sorusunda haklı bir nokta olduğunun farkına vardı adamın surat ifadesinden dolayı. Sinirlenmişti. Biraz da kıskançlık vardı belki de. İfadelerin arkasından gelen sözcüklerde ise sadece tiksindi vardı. "Hayvanlarla konuşabiliyorum. Sadece konuşuyorum, beni dinlemiyorlar." Aphrodis bir an gülmemek için kendini zor tuttu. Adamın bunları söylemesine şaşırması ise birkaç saniyesini almıştı. İnanlar genelde içlerini bu kadar kolay dökmezlerdi. Adam kızın suratından şaşkınlığı okumuş olacaktı ki, onu aydınlattı. "Senin bunu öğrenmende sorun yok tabii. Kendimi geliştiremeyip Tiro kaldığım için okuldan atıldım. Okula bunun hediyesi olarak bir kelle sunmayı düşünüyordum. Altın tepsiye çok yakışır o kızıl saçların." Kızın içinden bir an titreme geçti ve geriye doğru ilerlemeye başladı. Okunu çıkartamıyordu, çünkü kohgalar çok seri geliyordu. Hatta eskisinden daha seri geliyordu. Daha ne kadar dayanabilirdi, hiçbir fikri yoktu genç kızın.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucifer J. Morgenstern
Ingenious | Tiro
 Ingenious | Tiro
Lucifer J. Morgenstern


Nerden : Amerika
Lakap : Çok yakınındakiler Jazz der. Yakın olmadığı insanlar göz teması bile kuramaz...

Kıskançlık, Nefret ve İntikam Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık, Nefret ve İntikam   Kıskançlık, Nefret ve İntikam Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 7:39 pm

Rüzgârların havalandırdığı saçları havada dalgalanırken bakışlarını gökyüzüne dikmiş bir şekilde içini çekti. Hafif üzgün hafif kederli ve hafif sinirli bir bakış ile gözlerini gökyüzünden ayırarak Arizona lisesinin eski ve yıpranmış tuğlalarına baktı. Kendiside aynen o tuğlalar gibiydi. Her ne kadar hayatta o kadar süre kalmamış olsa da… Birçok acı çekmiş ve birçok defa farklı olmanın verdiği üzüntüyü tatmıştı. Buda yavaş, yavaş yıpranmasını sağlamıştı. Şimdi farklı bir şehir ve farklı bir okuldaydı. Kesinlikle farklı bir okuldaydı çünkü burada tek farklı olan kendisi değildi. Buradaki herkesin Lucifer gibi farklı yetenekleri ve güçleri vardı fakat yine de kendini farklı hissetmeye devam ediyordu. Etrafındaki rüzgâr daha da şiddetlenirken arkasından endişeli bir kükreme duydu. Bakışlarını hafifçe arkasına kaydırdı ve Scar’ın bakışlarını kendisine diktiğini gördü. Lucifer bakışlarını Scar’ın derin ve anlamlı bakışlarından kaçırmak istercesine bir ses duymuş gibi kafasını ani bir şekilde okula doğru çevirdi ve kulak kabartıyormuş gibi yaptı. Bu hareketi üzerine Scar yarı gülen ve yarı kızan bir ses çıkardı ve konuşmaya başladı. ‘’ Bakışlarını boşu boşuna kaçırma Jasper. Benden kaçabilmenin hiçbir yolu olmadığını biliyorsun. Ben senin ruhunun bir parçasıyım. ‘’ dedi ve Lucifer’ın oturduğu bank’a sıçrayıp oturdu. Lucifer bakışlarını Scar’a yöneltmeden ‘’ Bunu biliyorum. Ayrıca sana kaç kez söyleyeceğim, bana Jasper diye seslenme. ‘’ dedikten sonra hızlıca oturduğu yerden kalktı ve yumruklarını sıkarak ağır adımlarla yürümeye başladı. Yürümeye başlaması ile birlikte kafasının içinde Scar’ın sesi yankılandı ‘’ Hala o olay yüzünden kendini mi suçluyorsun Jasper? ‘’.

Kafasının içinde Scar’ın söylediği şeyi duyduktan sonra aniden durdu ve yumruklarını daha da sıkı sıktı. Etrafındaki rüzgârlar gittikçe şiddetlenirken yanından geçen yaşıtı olarak düşündüğü bir kızın eteği havalandı fakat o buna aldırmayarak bakışlarını Scar’a çevirdi. Scar Lucifer’ın önünde sessizce yelelerinin rüzgârda dalgalanmasına aldırmadan beklerken Lucifer kırık bir sesle ‘’ H-hayır. Bunun için kendimi suçlamıyorum. Hatta bence bu olanlar o masum insanların hatası. Benim bulunduğum yerde olmak onların hatası! ‘’ dedi yalan söylediğini belli edercesine bakışlarını yere kaydırarak. Scar hafif bir mırıltı koy verdikten sonra yelelerini Lucifer’ın elinin altına soktu ve onun gerginliğini almak istediğini belli edercesine konuşmamaya devam etti. Lucifer yüzüne ufak bir gülümseme koyduktan sonra bir dizinin üzerine çöktü ve iki eli ile de Scar’ın yelelerini karıştırdı. Scar Lucifer’ın bakışlarını fark etmiş olacak ki ‘’ Düşündüğüm şeyi mi yapacaksın? ‘’ diye sordu. Lucifer’ın gülümsemesi genişlerken Scar bir inilti koy verdi ve ‘’ Jasper biliyorsun ben uçan ya da çok hızlı koşan bir hayvan değilim! ‘’ dedi isyan edercesine. Lucifer bu sefer içten gülümseme ile Scar’a bir bakış attı ‘’ O da senin şansın dostum. ‘’ dedikten sonra rüzgâra dönüşerek ortadan kayboldu. Lucifer sessizce havaya yükselirken Scar’ın sinirli kükremesi tüm okulu ayağa kaldırırcasına etrafa yayıldı.

Gökyüzünde hiçbir şeyin ulaşamayacağı bir hızda görünmez bir rüzgâr şeklinde uçarken düşüncelerini toplamaya çalışıyordu. Üç yıl önce bir metroda sinirlerine hâkim olamayarak etrafa keskin rüzgârlar yaymış ve iki masum insanın ölümüne yol açmıştı. Tabii kimse bunun kendisinin işi olduğunu anlamaması sayesinde hapis cezasından kurtulsa da vicdan azabı cezasından hala kurtulamamıştı. Masum insanların kendi zayıflığı yüzünden ölmesi kalbinde asla iyileşmeyecek bir yara açarken Lucifer’ı da dış dünyaya belirli bir ölçüde kapamıştı. O yaşadıklarından sonra Scar ile karşılaşmış ve her zaman yanında olacak birinin varlığını hissederek az biraz da olsa rahatlamıştı fakat bu kadarı yeterli değildi. Scar ile tanışmasından kısa bir süre sonra gizemli bir kadın onu almış ve Arizona lisesine getirerek onun gibilerle yaşama fırsatı vermişti. Ancak her ne kadar o lisede bulunan yaşıtları Lucifer’la aşağı yukarı aynı şeyleri yaşamış ya da onun gibi yetenekleri olsa da bu Lucifer’ın içindeki yalnızlık düşüncesini kaldıramamıştı. Kendini sadece rüzgâra dönüştüğünde buluyor ve kendini sadece rüzgâra dönüşünce tamamlanmış hissediyordu.

Her geçen saniye daha da hızlanıyor ve daha da şiddetleniyordu. Üstünden geçtiği insanlar şaşkınlıkla etrafına bakıyor ve neler olduğunu anlamak istercesine rüzgârda dağılan saçlarını düzeltiyordu. Lucifer’ın kızgınlığı yavaş, yavaş geçerken Central park gökyüzünden bütün güzelliği ile gözüküyor ve eğlenen insanların sesleri ile canlanıyordu. Park’ın tepesinde dönerek yükselmeye ve esmeye başlamıştı ki birisi gözüne takıldı. Tanıdık bir yüzdü bu gözüne takılan. Biraz daha dikkatli bakınca bu kişinin Aphrodis olduğunu fark etti. Daha önce konuşmuşluğu yoktu ama okulun geleceği en parlak öğrencilerinden olarak gösteriliyordu. Her ne kadar özel gücünü kimseye açıklamasa da… Gözlerini Aphrodis’in bulunduğu yerde gezdirirken oradaki tek kişinin o olmadığını fark etti. Omzunda bir akbaba bulunduran bir adam elindeki nesneleri aynı okulu paylaştığı kıza atıyordu. Sinirli bir şekilde rüzgârını şiddetlendirdikten sonra bulundukları alana yönelip adamın etrafında esmeye başladı. Adamın etrafında eserken bakışlarını kızın yüzüne kaydırdı. Açıkça sinirli olduğu görülüyordu. Bir süre alanı şiddetli rüzgârlarla doldurduktan sonra adamın önünde hafifçe cisimleşti ve onaylamayan bir ses çıkararak ‘’ Bir bayana saldırmak kötü bir davranıştır. ‘’ dedi yüzünün yaralı olduğunu yeni fark ettiği adama bakarak. Adamın yüzü şaşkınlık ifadesini tamı tamına yansıtırken Lucifer’da ifadesiz bakışlarını adamın üstüne yöneltti. Adam birkaç saniye tereddüt ile Lucifer’a baktıktan sonra ‘’ Sende Arizona lisesindensin değil mi? Burada olman iyi oldu. Bir taşla iki kuş vuracağım sanırım! ‘’ diye bağırdı ve elindeki adını bilmediği bıçak tarzı şeyleri Lucifer’a fırlattı. Lucifer ilk başta şaşırsa da bıçak suratından biraz ileride durmuştu… Hiç bir şey yapmamasına karşın bıçağın durması nedeni ile şaşkınlığını gizleyemeyerek arkasına döndü. Arkasını dönmesi ile birlikte Aphrodis’in sinirli bir şekilde adama baktığını fark etti. Lucifer bir anlık şaşkınlıktan sonra bakışlarını yeniden adama çevirdikten sonra gözlerini kısarak konuşmaya başladı ‘’ İki kişiye karşı tek başına durabilecek misin? Özellikle de bu iki kişiden birisini göremezken bunu nasıl yapacağını görmek isterim. ‘’ dedi vücudunu rüzgara dönüştürürken.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aphrodis Audrey Phyllis
Fortunatus | Tiro
 Fortunatus | Tiro
Aphrodis Audrey Phyllis



Kıskançlık, Nefret ve İntikam Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık, Nefret ve İntikam   Kıskançlık, Nefret ve İntikam Icon_minitimeC.tesi Eyl. 10, 2011 3:17 pm

    Yorulmaya başlamamıştı, fakat yavaştan ümitsizliğe kapılıyordu. Yeteneğini daha yeni keşfediyorken bu derece sinirli ve intikam isteyen bir adama karşı koyabilecek miydi? Daha doğrusu ne kadar karşı koyabilecekti ki? Strateji düşünmeye başladı. Ne yapıp edip arbaletini çıkartmalıydı, böylece karşı atak şansı doğacaktı. Ama ard arda gelen kohgalar yüzünden neredeyse nefes alacak zamanı bile kalmıyordu. Bu yetenek yerine ışınlanma yeteneği falan olmasını diledi bir an için. Işınlanma yeteneği üstünde o kadar strateji vardı ki kullanılabilecek. Bu düşünceler sebebiyle dikkati bir an için dağılmış ve tam yüzünün yanından bir kohga geçmişti, 'yine'. "Kahretsin." Sinirlenmeye başlıyordu ki bu iyi bir şey değildi. Kendisi için yani. Dikkati dağılacak düzgün davranamayacaktı. Öyle de oldu. Gelen kohgaları durdurmanın ardından adama doğru fırlatmaya başladı sinirle. Adam şaşkınlıkla kohgaları savururken bir yandan da sinirlenmeye başlıyor gibiydi.

    Kohgaların şiddetinin artmaya başladığı sırada şiddetli bir rüzgar esmeye başladı ve kohgalar etrafa dağılmaya başladı. Suratına doğru gelen birkaç kohgadan son anda kurtulduktan sonra rüzgarın şiddeti sebebiyle gözünü kısıp etrafa bakındı. Neler olduğunu ve bu şiddetli rüzgarın bir anda nereden çıktığını çözmeye çalışıyordu. Rüzgar, onun bulunduğu bölgeden yavaşça uzaklaştı ve tek bir noktaya, adamın çevresine yoğunlaştı. Genç kızın içinden bir anlık için korku geçti. Adam yalan söylemiş olabilir miydi? Belki de rüzgarı yönetiyordu ve sinirlendiğinde aynı Aphrodis'in başına da geldiği gibi gücünü kontrol edemiyordu. Bir adım geri gitti kız. Ama kaçmaya niyeti yoktu. İçindeki sinir mantığını bastırmış, aptalca bir cesaret yüklemişti vücuduna. Ne olursa olsun savaşaçacaktı. Eli yavaşça çantasına gitti. Arbaletini sağ eline aldı ve çantasını omzuna attı. Çevresine baktı hızlıca. Cloe ihtiyacı olduğunda nerede olurdu ki sanki?

    Rüzgar yavaşça cisimleşirken kız şaşkınlıkla izledi. Adamın biraz ilerisinde oluşan vücut tanıdık geliyordu. Yüzünü görememesine rağmen, çocuğun konuşmasıyla kim olduğunu çıkarır gibi oldu. Ingenious'ta bu boylarda bir çocuk vardı, Lucifer. Hiç konuşmamıştı; fakat birkaç dersten sesini hatırlar gibiydi. Aphrodis'in keskin hafızası neredeyse hiç yanılmazdı, doğru olmalıydı. Yavaşça birkaç adım ileri gitti. Korumaya geldiği anlaşılan bu çocuğu burada bırakıp kaçamazdı zaten -ki az önce de söylediğim gibi, aptalca sinirinden dolayı kaçmaya niyeti yoktu-. Yaralı suratta gördüğü ikinci şaşkınlık dalgası, kızı gülümsetti. Zevk alıyor gibiydi ve kendisini ilk defa böyle güçlü hissediyordu. Bunun ilk gerçek savaşı olduğunu ve gayet de iyi gittiğini yeni yeni fark ediyordu. Anca adam gibi düşünebilmişti çünkü. Bu iyi yönlü duygu ve düşünceleri bir ses böldü. Aphrodis'in sinir sistemi, hızlıca beynini uyardı ve 'refleks' denilen olayı ortaya çıkardı. Adamın Lucifer'a doğru fırlattığı kohgaları tam çocuğun suratına gelmek üzereyken durdurmuştu sol eliyle. Daha da sinirlendiğini hissediyordu. Çocuk kendisine döndüğünde sinirini gizlemeye çalıştı, fakat gizleyemedi, çocuğun da şaşkınlığını gizleyemediği gibi.

    Çocuğun sözleri üzerine Aphrodis'in kaybolan ümidi tam anlamıyla geri döndü. Haklıydı, ikiye karşı birdi. Ve çocuğun yavaşça havaya dönüşmesini izlerken fark etti ki, çocuk güçlüydü. En azından Aphrodis'in gücünden daha kullanışlı bir gücü vardı. Tabii bunun yanında Aphrodis'in fazlasıyla çalışan bir beyni ve strateji yeteneği vardı. Sağ elinde tuttuğu arbaletini ileri doğrulttu ve ortadaki ok bölmesine bir tane ok koydu. Ok oldukça hafifti, özellikle bu okları seçmişti kız. Stratejisinin bir kısmıydı bu da. Arbaletinin tetiğine bastı ve ok hızlı bir şekilde adama doğru ilerlemeye başladı. Tam adam savuracağı sırada kız sol eliyle oka hızlıca yön kazandırdı ve adamın etrafında döndürerek arkadan sol ayağına isabet ettirdi. Adam şaşkınlık ve acıyla sol ayağının üstüne çöktüğünde kız bir yandan tatminlik bir yandan suçluluk hissetti. İnsanlara zarar vermek istemiyordu o. Fakat adam, bir şey olmamış gibi oku çıkartmış, acı çektiğini beceriksizce gizlemeye çalışarak kendisine bakıyordu. Tüm tatminliği yok olurken şaşkınlık bastırıyordu kızın vücuduna. Okları hafif olmasına rağmen sivriydi, nasıl olur da adam hala ayakta durabilirdi?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucifer J. Morgenstern
Ingenious | Tiro
 Ingenious | Tiro
Lucifer J. Morgenstern


Nerden : Amerika
Lakap : Çok yakınındakiler Jazz der. Yakın olmadığı insanlar göz teması bile kuramaz...

Kıskançlık, Nefret ve İntikam Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık, Nefret ve İntikam   Kıskançlık, Nefret ve İntikam Icon_minitimePtsi Eyl. 12, 2011 9:25 pm

Lucifer sözünü tamamladıktan sonra sarı saçlarının dalgalanmaları arasında yavaş yavaş rüzgâra dönüşmeye başladı. Vücudu tamamen havaya karışınca bulundukları bölgenin üstünde şiddetli bir şekilde esmeye başlarken tüm dikkatini Aphrodis’de ve düşmanında topladı. Yavaş yavaş yüzü yaralı düşmana doğru esmeye başlarken Aphrodis Lucifer’ın dikkatini dağıtarak arbaletini düşman’a doğrulttu ve tetiğini çekti. Adam ani saldırı karşısında şaşırsa da yana kaçarak saldırıdan kurtulmaya çalıştı fakat Aphrodis bunu planlamışçasına okun yönünü değiştirerek adamı bacağından vurdu. Adam acı bir inilti ile sol ayağının üstüne düşerken Aphrodis’de garip bir tatmin olmuşluk bakışı ile adama bakıyordu. Adam sessiz bir nefes verdikten sonra yüzünü buruşturup oku bacağından çıkardı. Acı bir nefes verdikten sonra yeninden ayağa kalkıp acısını gizleyebildiğini sanarak Aphrodis’e bakmaya başlamıştı. Fakat ayağa kalkması bile Lucifer’ı iyiden iyiye etkilemişti. Şiddetli bir şekilde eserek Aphrodis’in etrafını sardı ve rüzgâr halindeyken konuşmaya başladı. ‘’ Bu adam zayıf değil. İç direnci çok yüksek. Vücudu bunun gibi birçok darbeyi kaldırabilir. Daha etkili bir saldırı bulmalıyız. ‘’ dedi esintisini adam’ın üzerine doğru yöneltirken.


Rüzgârının şiddeti yüzünden etrafındaki çimenler ahenkli bir dans halindeyken karşısındaki adamda gerildiğini belli edercesine sağlam olan ayağını arkaya atmıştı. Lucifer hafif bir kıkırdama ile daha da şiddetlenirken tüm esintisini adamın üstünde yoğunlaştırdı. Adam korku ile etrafa bakarken uçuşan saçları ve kıyafetleri görüş açısını kapatıyordu. Sinirli bir şekilde bir elini gözlerine siper ederken bir eli ile de kendini boş yere korumaya çalışıyordu. Lucifer bir kez daha kıkırdadıktan sonra ‘’ Rüzgârdan nasıl korunmayı planlıyorsun? ‘’ dedi adamın etrafında esmeye devam ederken. Adam nereden geldiği belli olmayan ses karşısında daha da gerilirken boğazından hafif bir hırıltı çıkardı. Lucifer adamın bu sinirli tavrı karşısında daha da eğlenirken rüzgârı ile görüş açısını gittikçe daraltmaya çalışıyordu. Adam içi korku ve gerginlik dolu bir ses tonu ile ‘’ Hepinizi geberteceğim! Hepinizi öldüreceğim! Sizi öldürmek isteyen yalnızca ben değilim! Hepiniz bir gün cezalandırılacaksınız! ‘’ diye bağırdıktan sonra elindeki bıçakları rastgele sallamaya başladı. Lucifer adamın son çırpınışlarını izlerken kahkahasına engel olamayarak gülüyor ve bir yandan da sert bir şekilde esiyordu. Adam artık gözlerini açamayacak kıvama geldikten sonra adama doğru bir kez daha kıkırdadı ve ‘’ Normalde işini kendi başıma bitirirdim ama bir bayanı kızdırmak kötü bir seçimdi senin için. Bu yüzden sıramı kendisine devrediyorum. Şimdi Aphrodis! ‘’ dedikten sonra adamın etrafında daha da sert esmeye başladı. Güçlü rüzgârının sesi ile Central park inlerken bir ses daha eşlik etmeye başladı Lucifer’a. Bir ok sesi… Lucifer okun içinden geçip gitmesi ile birlikte göğsüne ok saplanan adamın yüzüne odaklandı. Gözleri şaşkınlık ile açılmış ve ağzı sudan çıkmış bir balık gibi nefes almak istercesine açılıp kapanıyordu. Rüzgârının rahatlatıcı esintisini adamın üstünden çekerek Aphrodis’in yanında cisimleşmeye başladı ve Aphrodis’e bakarak ‘’ Güzel işti. ‘’ dedi hafif bir tebessüm ile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kıskançlık, Nefret ve İntikam
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Amerika Birleşik Devletleri :: 
CENTRAL PARK
-
Buraya geçin: