Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Chosen Master RPG
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Kurgu
    Profesör Austin'in deneyi yalnızca özel yetenekli gençlerin ortaya çıkmasına sebep olmamıştı. Okul pencerelerinden, kapılarından sızan buharın; toprakla, havayla, suyla ve çeşitli elementlerle etkileşimi sonucu bir takım varlıklar daha oluştu. Bunlar tekin yaratıklar değildiler ve gelecekte özel yetenekli Master'lara büyük sorunlar çıkaracaklardı.
Yönetim Kadrosu
okuldan kaçış  Ynetici2okuldan kaçış  Ynetici3okuldan kaçış  Ynetici4
Duyurular
#Sitemiz açılmıştır.

#Sitemizdeki avatar boyutu, 150|3xx'dir.

#Sınıf başkanı seçimlerine adaylık için lütfen Tık.


 

 okuldan kaçış

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lorelei Châtillon
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Lorelei Châtillon



okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 7:34 pm



    Şanssızlık… Hayatındaki bütün önemli anların yolunu kesen tek etken buydu. Yaşadığı on yedi yılda, öğrendiği tek bir şey varsa o da hiçbir şey öğrenmemiş olduğuydu. Kanatlarını göstermediği için iki yıldır birinci seviyede gezmesinden dolayı artık ezik muamelesi görmeye başlamıştı ki; kanatlarının var olduğunu sadece annesi biliyordu. Babasına bile söylememişti; annesi ise o kadar etkilenmişti ki kıskandığını bile itiraf etmişti. Kanatlarını görünmez yapabildiğini sanarken aslında yok edip, tekrar oluşturabildiğini anlaması, bir yılını almıştı. Yok edemeseydi olacakları düşünmek bile istemiyordu. Acaba moda evleri ona özel kıyafet hazırlar mıydı? Düşüncesine gülümseyerek karşılık veren ruhuna karşılık, biçimli vücudu tepkisiz kalmıştı. Dudakları hala o eski düz halinde duruyordu. O kadar uzun süredir gülümsememişti ki insanlar onun katılaşmış veya seçilmişin teki tarafından sihirlenmiş dudaklara sahip olduğunu düşünüyorlardı. Merdivenlerden iniyordu ki karşısına çıkan Alex’in sözleriyle duraksadı.

    Hey ezik, bu saatte nereye böyle?
    Bu seni ilgilendirmez. Hem senin, çözecek testlerin falan yok mu?
    Asıl üç yıldır aynı seviyede olan senin bir iş bulması gerek. Sana yardımcı olmak isterim. Striptizci kulüplerinin bayan eleman aradığını duydum ve aklıma ilk sen geldin.
    Bunun nedeni, beni arzuluyor olman olabilir mi?” diyerek karşısındaki, yakışıklı demeyeceği çocuğa yaklaştı. Dudaklarını hafifçe, Alex’in dolgun dudaklarına sürttü. Belki de tek güzel yanı, dudaklarının dolgun olması olabilirdi. Çocuktan uzaklaştığında dudakları her zaman ki gibi duygusuzca düzleşmişti. Gözlerini, kibirle kısarak adımlarını karşı yöne doğru hızlandırdı.

    Okulun bahçesine çıktığında kendini özgürlüğe adamak isteği için sabretmesi gerektiğini hatırlattı kendine. Bahçenin en ücra köşesine gitmeden uçacak olursa başkalarına yakalanabilirdi. Bu başkalarının kanatlarını görecek olmasından değil, okuldan kaçtığını görmesinden endişeleniyordu. Okuldan kaçarsa atılır mıydı? Hiçbir fikri yoktu. Birinci seviye olmasından ötürü aşırı yükseklerde ve çok hızlı uçamıyordu; ancak iki senedir birinci seviye olmasının getirdiği avantajla kendini iyice ilerletmişti ki bu sene birinci seviyeyi üçüncü kez okuyacaktı. Can sıkıcı bu durumu zihninden uzaklaştırmaya karar verdi; ancak bunu pekiyi yapabildiği söylenemezdi. Annesine okulda olanları ayrıntılı olarak anlatıyordu belki de; ama söylemediği tek şey üç senedir sınıfta kalıyor olmasıydı. Annesine yeteneğini geliştirdiği ıvır zıvırlarını sıralayarak, bunu ört bas ediyordu.

    Son kez etrafına baktığında kimsenin olmadığını gördü. İlk defa içindeki engelleri yıkıp gülümseyecekti ki bu özgürlüğünün bile sonunun geleceğini bildiğinden yeni engeller ortaya çıktı. Gözlerini kapatıp odaklandı. Kanatlarının havayı yaladığını hissediyordu. Havayı arkasına alarak, birkaç santim yükselmişti ki duyduğu hafif sesle irkildi. Yere indiğinde hemen sağına döndü. Sarışın bir kız ona şaşkınlıkla bakıyordu. Tuttuğunu fark etmediği nefesini öfkeyle dışarı verdiğinde kanatlarını saklama gereği duymadan dudaklarını oynattı. “Burada ne arıyorsun?


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joella D. Mathieu
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Joella D. Mathieu


Lakap : Duerre.

okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: Geri: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 8:10 pm

    Önüne gelen kabarmış saçlarını yatıştırmak istercesine ince parmaklarını üzerinde gezdirirken aynadaki yansımasına göz attı. Gözlerinin altındaki mor-kahverengi halkalar o kadar yoğundu ki çürümüş izlenimi veriyordu. Çehresinin tiksintiyle buruşmasını engelleyemedi, saçlarına dolanmış parmaklarını çözerek aynadaki yansımasına bakmayı bırakıp yatağına oturdu. Sırtını soğuk duvara çekip bacaklarını karnına doğru yaklaştırırken gözlerini pencereden dışarıya dikmişti. Gün ışığının gözlerini rahatsız etmesine aldırmadan bakmaya devam etti, güneş ışığı perdelerinin arasından süzülüyordu. Uzun süredir dışarıya çıkmayı reddettiğinden olsa gerek bu garip bir şekilde kendisini rahatsız ediyordu. Perdeyi çekmek için yatağından kalkıp adımlarını o tarafa doğru çevirdi, pencereye yaklaştığında perdeyi kapamadan önce birkaç saniye duraksadı. Yüzünü pencereye biraz daha yaklaştırıp bahçeye göz attığında eli havada kaldı. Tanıdık bahçeye göz atarken perdeyi çekmek yerine daha da itip görüntünün daha da netleşmesine izin verdi. Gördüğü görüşlerin ardından kendisini odaya kilitleyip çarşafını başına kadar çekmeyi tercih ediyordu. Dışarıdaki yaşantıyla irtibatını kesmesi bir bakıma ona avantaj sağlıyordu, en azından uğraşacağı başka sorunlar yoktu.

    Bir süre daha bahçeye baktıktan sonra gözlerini kırpıştırıp perdeyi çekti. Görüntüyü tekrar kazandığında bakışları tereddütlü bir şekilde kapıya dikilmişti, uzun bir aranın ardından gün ışığına çıkmak keyifli olabilirdi belki de. Birkaç saniyesini daha karar vermekle geçirdikten sonra kapıyı ilerledi, ince parmaklarıyla tokmağı kavrarken yaptığının iyi olduğuna kendisini ikna etmek için çabalıyordu. Başını önüne eğip sarı saçlarının yüzünü örtmesine izin verdi. Merdivenleri aceleyle inerken etraftaki tanıdık çehrelere göz atmamak için çabalıyordu, en sonunda bahçeye ulaştığında temiz havayı solurken yüzünde uzun zamandan beri ilk kez bir gülümseme oluşmuştu. Dudakları yukarıya doğru kıvrılırken çimleri ezmesine aldırmadan yeşilliğin arasından geçti. Bir çok kişi ya spor salonunda ya da yapay göldeydi büyük ihtimalle. Onlardan kurtulmuşken burada tek başına zaman geçirmek keyifli olacaktı. Önünden geçtiği banklara aldırmadan bahçenin en ıssız tarafına doğru ilerlemeye başladı.

    Gördüğü görüşler şimdiden onu kötü yönde etkilemeye başlamıştı, gecenin çoğunu yatağında dönerek geçirmenin yanı sıra kendisini sürekli diğerlerinden soyutluyordu. Hiç olmadığı kadar agresifti, hareketleri eskisinden de daha çok tepki çekmeye başlamıştı. Omuz silkti, insanların görüşlerini umursayan biri olmamıştı hiçbir zaman. Tek bir kişi hariç, Sidonia. Gerçi ona bile şu aralar huysuzluk yaptığı da bir gerçekti, gerçi arkadaşı da ona aynı şekilde cevap verdiğinden çokta sorun oluşturmuyordu bu. Sahi, onu da buraya sürüklemeliydi belki de, burada tek başına olduğunu göreceği zaman vereceği tepkiyi düşünmemeye çalıştı. Omzunun üzerinden etrafı yokladıktan sonra adımlarını hızlandırdı. En sonunda yeterince ıssız bir yere geldiğine emin olduğunda yüzündeki tebessüm genişlemişti, tam banka doğru ilerlerken sağ tarafındaki bir hareket dikkatini çelmişti. Yanıldığını sandı birkaç saniyeliğine, ardından o tarafa döndüğünde beyaz bir şeyin biraz yüksekte hareket ettiğini gördü. Aynı anda kızda ona doğru dönmüştü, çehresindeki ifade ürkütücüydü. İstemsizce bir adım geriledi, kız yere inip bakışlarını ona indirdiğinde ilk kez ona dikkatle baktı. Açık renk saçları, rengini çözemediği gözleriyle kuşkusuz dikkat çekici bir kızdı. Tabii yüzündeki öfke bu kadar yoğun olmasaydı, sesini duyduğunda irkildiğini fark ettirmemek için çabaladı. Birkaç saniyelik tereddüdün ardından dudaklarını araladı. "Asıl sen ne yapıyorsun?" Beyaz kanatlarına bakarak kaşlarını çattı. Daha önce böyle bir şeye şahit olmamıştı, bakışlarını kanatlardan ayırıp kıza çevirdirdiğinde tekrar konuştu. "Nereye gidiyordun?"
.


En son Joella D. Mathieu tarafından Çarş. Eyl. 07, 2011 2:45 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorelei Châtillon
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Lorelei Châtillon



okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: Geri: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimeÇarş. Eyl. 07, 2011 1:56 pm



    Kızı tanıdığına dair içinde oluşan garip duyguyu silmeye çalışarak dudaklarını oynattı. İçinden bir ses ilk defa birine güvenebileceğini söylüyordu. “Bu seni ilgilendirmez. ” Gene, her zamanki baştan savma kelimelerini kullanmıştı. İçindeki sesi arka plana atmıştı. Kimseye güvenemeyeceğini biliyordu elbette. Bu kişinin, yanında belirmesi bunu değiştirmezdi; ya da onunla dalga geçmemesi bunu değiştiremezdi. Kanatlarını yok etme isteğine karşı koymaya çalışıyordu; çünkü yok ederken acı çekeceğini biliyordu. Aynı durumun kanatlarını ortaya çıkarırken yaşanmaması büyük şanstı doğrusu. Okuldan kaçtığını söylemek istediği sarışın kıza gözlerini dikti ve iyice inceledi. Sarı kabarık saçları omuzlarından dökülüyordu ve gözleri durgunlukla parlıyordu. Özellikle gözlerinin altındaki mor halkaların nedenini öğrenmek istiyordu Lorelei. Kıza yaklaştığında kanatlarını havada hafifçe sallamaya başlamıştı. Saçları oluşan hafif rüzgârda sallanıyordu. “Okuldan kaçmak gibi alışkanlıklarım var. Ayrıca annemin yanına gideceğim.” Neden bunları söylediğini kendisi de bilmiyordu. Dudakları istemsizce oynamıştı. Uzun zamandır dertlerini biriyle paylaşmadığından bir anda bu kadar açılmıştı belki de. “Tabi ki bunu kimseyle paylaşmayacaksın, değil mi? Bu arada adın neydi? Büyük ihtimalle beni tembel veya ezik Lorelei olarak duymuşsundur. İki senedir birinci seviye- “ Sözlerini kesmesindeki etken yanında kanatlarını açmış olarak beliren baykuşu Lily oldu. Lily’e bakarken içinden gülümsüyordu ama dışarıdan her zamanki gibi kaskatıydı. Karşısındaki kızın onunla arkadaş olmak istemediğini biliyordu. Kim kanatlı birini isterdi ki? Okuldaki tek dostu ruh hayvanı baykuştu. Öğretmenlerinin çoğu ondan nefret ederdi zaten. Belki de Lorelei böyle düşünüyordu. Dikkati baykuşundayken kızın söylediği kelimeleri işitememişti ama duymaya çaba sarf etmeyi düşünmüyordu. Adının Joenla gibi bir şey olduğunu biliyordu. Bu yeter de artardı.

    Başını onu inceleyen genç kıza çevirdi. Daha önce kanatlı birini gördüğünü sanmıyordu Lorelei. Özellikle de böyle meleğe benzeyen birini gördüğünde şaşakalması normaldi. Meleğe benzediğini düşündüğünde içinde büyük bir kibir dalgası yükselmişti. Kızın yanından ayrılmayıp konuşmak istese de annesine bugün buluşacakları konusunda söz vermişti. Aslında planı bu olmasa da genç kızı gördüğünde aklına gelmişti bu. Dün cevap olarak yazdığı mektupta birkaç gün içinde geleceğini söylemişti ki bugün olmasında bir sakınca göremiyordu. Yazdığı mektubu binasından bir kız gördüğünde dalga konusu olmasın rağmen kıza bakışları korkutmuş olmalı ki hemen susmuştu. Annesi telefonla değil ilkel yöntemlerle haberleşmeyi severdi. Telefonun sağlık için zararlı olduğunu savunsa da evin ücra köşesinde bir tane bulundururdu. Acil durumlarda kullanırdı bunu. Telefonu Lorelei ile ilk defa kanatları çıkmaya başladığında hastaneye götürmek için kullanmıştı; çünkü kanatlarını acil ameliyatla alınması gereken bir virüs olarak yorumluyordu. Telefonu alıp da ‘Kızımın kanatları çıkıyor.’ dediğinde büyük bir küfürle suratına kapatmışlardı telefonu. Annesi o zaman kendi yöntemleriyle halletmeye çalışmıştı; cadılar, falcılar… Hiçbir çare bulamayınca kendi haline bırakmıştı kanatlarını. Daha sonra uçan Lorelei’yi gördüğünde ise hayran kalmıştı.

    Düşüncelerinden sıyrılması için epey çaba sarf etmişti. Gülümsemesi an meselesi olmuştu; ama bunun olmayacağını biliyordu; çünkü şimdi babasının hasta olduğunu biliyordu. Amcasının da orada olması olasıydı; ama yanında yengesinin olmaması için dua ediyordu Lorelei. Lorelei herkesten, herkeste Lorelei’den nefret etse de, hiç biri yengesiyle arasındaki nefretle kıyaslanamazdı. Irak’ın Amerika’ya duyduğu nefret bile bunun yanında sevgi tohumu gibi kalırdı. Düşüncelerinden sıyrıldığını sanarken tekrar içinde kaybolmasına sinirlenerek kızla aralarındaki sessizliği bozmaya karar verdi. “Şu an yanımdan uzaklaşmak istersen anlarım.” Sözlerindeki duygu kendisine yabancıydı. Üzüntü duyuyordu sanki. Konuşmanın başındaki hali yoktu. Yüzündeki nefret, dalgaların sahildeki taşları silip süpürmesi gibi yok olmuştu. “İstersen okuldan kaçmana yardım edebilirim, yani kaçmak istersen. Göründüğümden güçlüyümdür.” Birden sarf ettiği kelimelerden sonra inanamayacağı bir şey olmuştu; belirsiz bir şekilde gülümsemişti.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joella D. Mathieu
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Joella D. Mathieu


Lakap : Duerre.

okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: Geri: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimeÇarş. Eyl. 07, 2011 2:46 pm

    Kızın kanatlarına dokunma dürtüsünü bastırmak için elini yumruk yapıp tırnaklarını sertçe batırdı. Duyduğu acı birkaç saniyeliğine şaşkınlığını bastırmıştı, ama gözlerini tekrar kırpıştırdığında dikkati istemsizce kanatlara çevrildi. Arizona her türden yeteneğe sahip o kadar çok kişi barındırıyordu ki, kendi yeteneği onlarınkinin yanında oldukça saçmaydı. Felaket görüşçüsü gibi bir şeydi o, insanlar onunla konuştuğunda kötü bir şeyin olmasından korktukları da bir gerçekti tabii. Eh, yeteneğinin kimi zaman işe yaradığı da bir gerçekti aslında, defalarca arkadaşlarının ya da akrabalarının başına hayal bile edemeyecekleri tehlikelerin gelmesini engellemişti sonuçta. Kız melodik bir sesle konuştuğunda düşüncelerinden sıyrılıp bakışlarını ona taraf çevirdi, cevabı yerinde rahatsızca kıpırdanmasına neden olacak kadar sertti. Normalde yapacağı gibi hakaretler saydırmak yerine alt dudağını ısırarak omuz silkti, tırnaklarını avucuna daha da sert bastırırken buraya geldiği için hakaretlerini kendisine yönlendirmişti. Kızın adını anımsamak için hafızasını birkaç saniye zorlasa da o daha bunu bulamadan sesini tekrar işitti. Söylediklerinin karşısında kaşları istemsizce havaya kalkmıştı, biraz önce bunun kendisini ilgilendirmediğini söylememiş miydi sahi? Yine de, bundan memnundu, bilmiş bir edayla konuştu. "Ben okuldan kaçsam annemin yanına gitmezdim, beni eve almak yerine okula geri gönderirdi." Omuz silkti, annesinin tek düşündüğü kendisine edilecek laflardı, sırf bu yüzden kendisi üzerinde de baskı kurmaya çabalıyordu, çabaları boşa gidiyordu aslında. Onun baskısı arttıkça Duerre okuldan giderek uzaklaşıyordu.

    Kızın sesini duyduğunda tekrar ona doğru döndü, bakışlarını kıza sabitledi. Lorelei. İsmini defalarca duymuştu, genelde bunlar pek hoş söylemler değildi. Ama kendisinin de daha yeteneğini doğru düzgün kontrol edemediği düşünülünce yorum yapması pek mantıklı değildi. Kızın dikkatini dağıtan baykuşa bakınca gülümsedi. Gümüşi baykuşa bakarken kendi ruhani hayvanı Oselo'yu düşündü, gülümsemesi daha da büyüdü. Kuşkusuz her zaman yanında olan tek varlık oydu. Kızın ruhani hayvanına bir süre daha baktıktan sonra bakışlarını bir kez daha kıza çevirdi. İkisi de Sobrius'ta olmasına rağmen daha önce hiç konouşmamışlardı, sadece öğle yemeğinde birkaç kere aynı masayı paylaşmışlardı. Gerçi Sidonia ve diğer arkadaşlarıyla konuşmaktan kıza dikkat etmemişti. Şimdiyse dikkatini kızdan başka yere çekmekte zorlanıyordu. İki senedir yeteneğinde bir gelişme kaydedememesine şaşırmıştı, gerçi onun gibi olan birkaç kişi daha vardı ama bunlar genelde alay konusu oluyordu. Omuz silkip umursamadığını belirtti. "Paylaşmayacağım tabi ki, ben Joella, aslında Duerre." Kendisine Joella ismiyle hitap edilmesine genelde izin vermezdi, annesinin koyduğu isimden ise büyük annesinin koyduğu ismi tercih ediyordu. Lorelei'nin de bu şekilde hitap etmesini umuyordu.

    Onun biraz önce havada ne yaptığını merak ediyordu aslında, durup dururken kanatlarıyla etrafta dolaşacak değildi ya? Annesini ziyaret etmek konusunda şaka yapmıyordu demek ki. Bir an için onun yeteneğine özendiğini fark etti. İstediğin zaman okuldan sıvışmak oldukça hoştu aslında, en azından insanların başına gelecek felaketleri görmekten daha hoş. Hasretle bir kaç saniye daha kızın kanatlarına baktıktan sonra bir adım geriye çekildi, kızı oyalamamalıydı belki de. Kimse yokken buradan sıvışabilirdi, Duerre'de onun sırrını saklardı. Bir şeyler söylemek için dudaklarını aralasa da kızın söyledikleri dudaklarının kapanmasına neden olmuştu. Kız ona gitmesi için bir imkan vermişti, yani ikinci bir imkanı daha vardı. Omzunun üstünden okula doğru baktığında gitmek istemediğine karar verdi, tekrar odasına kilitlenmek istemiyordu. Ya da diğer arkadaşlarıyla zaman geçirmek. Bu yüzden kızın teklifini duyduğunda yüzünde uzun zamandan beri ilk kez büyük bir gülümseme oluşmuştu. Okuldan kaçmak hiç olmadığı kadar cazip gelmişti o an. Hem cidden uçacaktı değil mi? Kızın kendisini cidden taşıyıp taşıyamayacağını merak etti. Ama onun yüzündeki kendinden emin ifadeyi görünce bunu sormaktan vazgeçti. "Aslında, harika olur." Kızın yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde iyice keyiflenmişti. Yerinde mutlu mutlu kıpırdanmayı bırakıp kıza umutla çevirdi gözlerini. Lorelei'de dudaklarını aralamıştı. "Pekala. Uçmaya hazır ol." O kanatlarıyla hafifçe yükselirken bir kez daha omzunun üzerinden arkaya doğru baktı. Etrafta kimse olmadığına göre şu an okuldan kaçmak için en iyi fırsattı kuşkusuz. "Nereye gideceğiz?" Arizona'da gidebilecekleri bir dolu yer vardı ama Lorelei'nin söyledikleri hala aklındaydı, kız sahiden annesini ziyaret edecek miydi? "Görürsün." Kızın yüzündeki gülümsemeye karşılık kendisi de gülümsedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorelei Châtillon
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Lorelei Châtillon



okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: Geri: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimeÇarş. Eyl. 07, 2011 3:57 pm



    Kızın kabul etmesi üzerine kanatlarını açtı. Üzerinde taşıdığı, gülümseme şokunu atmasına yardımcı oluyordu kanatlarına odaklanması. Havalanmadan önce sağ elini kızın beline sararak onun da boynuna sarmasını söylediğinde, onu hafif bir şeymiş gibi havaya kaldırdı. Bunu iki yılın deneyimi ile geliştirmişti. Geliştirdiği nadir şeylerden biri de buydu zaten. Artık ağır şeyleri taşıyabiliyordu. Kızın yerdeyken de çok hafif olduğunu bir gerçekti. En azından Lorelei böyle tahmin ediyordu. Kanatlarıyla yükselirken çok fazla yükselmemesi gerektiğini biliyordu; çünkü daha çok aşırı yükseklikteki hava basıncına direnemiyordu. Kanatlarıyla havayı yararak ilerlerken, belinden tuttuğu kızın gülümsediğini gördü. Kendi dudaklarının da yukarı doğru kıvrıldığını hissediyordu. Bununla sanki yeni tanışıyormuşçasına şaşkındı. Gerçekten bir dost mu edinmişti? Hadi canım. Daha bu sabah uyandığında bunun olasılığını sorsalar sıfırdan bile düşük olduğunu söylerdi. Kıza nereye gideceğini bildiğini söylemişti bir nevi; ancak bunun hakkında en ufak bir fikri yoktu. Annesine gideceği günün ertelenmesi gerektiğini biliyordu sadece.

    Havanın kollarına kendini bıraktığında nereye gitmesi gerektiğini hala çözemese de bir ağcın tepesine gitmeyi düşündü bir an. Kendi düşüncesine içinden gülerek gözlerini ileriye dikti. Arizona’da bulunan ve güzel olan yerleri aklından geçirmeye başladı. Ailesi başkent Phoenix’de oturuyordu. Onun üzerinden geçebilirlerdi. Sonuçta kızın şehre kuş bakışı baktığını sanmıyordu. Lorelei ise birçok kez bakmıştı ve çok güzel göründüğünü düşünüyordu. Biraz daha hızlandığında gözlerinin hafiften yaşardığını hissetti; ama direnmeyi öğrenmeliydi. Altlarında bir nehir süzülüyordu. Yüksekte uçarken bile etrafındakileri seçebiliyordu. Bu da vücudunun yarattığı avantajlardan ikincisiydi. Birincisi tabi ki kilo almama durumuydu. Vücudu bir şekilde bunu engelliyordu ki bu olayı araştırmayı da hiç düşünmemişti. Sonuçta yararınaydı. Gözlerini nehirde gezdiriyordu ki tam olarak nerede bulunduklarını anladı. Yanında uçan kızın nerede olduklarını bildiğini sanmıyordu. Birden aşağıya doğru inişe geçtiğinde kızın küçük bir şok yaşadığını biliyordu ki attığı küçük ve kısa çığlık bunun kanıtıydı. İnişleri her zaman hızlı yapardı Lorelei. Daha heyecanlı olurdu bu.

    Bulduğu çok da geniş olmayan bir delikten içeri süzüldüğünde kızın derin bir nefes verdiğini duydu. Dudakları tekrar, o tanıdık olmayan gülümsemeyle gerilmişti. Geldikleri yere daha önce gelmesi büyük bir ihtimal olan kızı yere bırakarak karanlık bir noktaya ilerledi. Kızı da yanında sürüklüyordu. Hala adını hatırlayamadığı kıza baktı ve utangaç bir şekilde “Ben adını tam olarak duyamamıştım.” Dedi. Kız etrafı inceleyen gözlerini çevirmeden “Duerre.” Diye yanıt verdi. Lorelei’nin dudaklarından silemediği gülümsemesiyle önündeki manzarayı izledi. Güneş girdikleri delikten içeriye süzülüyor. Çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. “Antelope Kanyonu… Buraya geldiğini biliyorum ama burasının bu kadar büyülü olduğunu düşünmüştüydün?” Lorelei buraya çok gelirdi aslında; ama bu aralar ziyaret ettiği yerler okulun üzerindeki gökyüzünden başka bir yer olmuyordu. Burası kafa dinlemek için birebirdi. Geceleri ise ayrı bir manzarası oluyordu. Yıldızların ve ayın muazzam ışıkları delikten süzülüyor ve geceleri buraya bağımlı yapıyordu gelen herkesi.

Budur geldiğimiz yer asdf:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joella D. Mathieu
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro
Joella D. Mathieu


Lakap : Duerre.

okuldan kaçış  Empty
MesajKonu: Geri: okuldan kaçış    okuldan kaçış  Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 11:50 am

    Anlık bir tereddüde kapılsa da, kızın kendisini sıkıca kavrayıp havaya kaldırdığında tereddüdü yok olmuştu. Onun boynuna sıkıca tutunup gözlerini sıkıca kapadı, şimdiden yükselmeye başlamışlardı. Okul sınırlarından çıktıklarını hissettiğinde rahatladığını hissetti, en azından bugünlük orada tutsak kalmayacaktı. Gözlerini açmamakta inat etti, büyük ihtimalle oldukça güzel bir manzarayı kaçırıyordu, yine de küçüklüğünden beri önüne geçemediği yükseklik korkusu yine baş göstermişti. Tıpkı Nora ve büyük annesiyle gittiği eğlence merkezinde kenarda oturup surat asması gibiydi. Nora'nın ısrarlarına karşılık yüksekteki oyuncaklara binmeyi reddediyordu, çünkü anında midesinde ne var ne yoksa çıkaracağına emindi. Şimdiyse, o oyuncakların bile elde edemeyeceği kadar yüksekteyken gözlerini açma fikri ona korkunç geliyordu. Yine de, gözlerini çok hafifçe aralamaktan alamadı kendisini. Arizona'yı kuş bakışı görebiliyordu, defalarca gezdiği yerlere tepeden bakmak çok hoştu. Yine de, Lorelei görülme ihtimallerine karşılık olabildiğince ıssız yerleri tercih ediyordu. Sonuçta, insanlar havada uçan bir kızı gördüklerinde delirdiklerini sanabilirlerdi. Uçuşan saçları görüşünü azaltmıştı şimdi, saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp etrafa daha dikkatlice bakmaya başladı, sahi, o ne zaman yükseklik korkusunu yenmişti ki?

    Aklında cevap bekleyen yüzlerce soru olmasına rağmen bu dürtüsünü bastırıyordu. Lorelei'nin canını sıkarsa kızın ne yapacağını bilemezdi sonuçta, isterse kendisini buradan atıp yere düşmesini izleyebilirdi. Sonuçta, burada olaya hakim olan Lorelei'ydi, değil mi? Sorularını yere ininceye kadar ertelemeye karar verdi. Dikkatini dağıtmak için aşağıya daha dikkatlice baktı, nereye gittikleri hakkında bir fikri yoktu, binalardan uzaklaşmış yeşilliklerin arttığı bir yere gelmişlerdi. Nereye gittiklerini kavrayabilmek için olan çabalarıysa sonuçsuzdu. Bu yüzden dikkatini üzerlerinden geçtiği göle çevirdi. Bir an için Lorelei'nin kollarından sıyrılıp kendisini oraya bırakmak istese de bu fikri Lorelei'nin ani bir şekilde hızlanmasıyla yok oldu. Kız yere doğru hızlıca iniş yaparken dudaklarından istemsizce küçük bir çığlık fırlamıştı, boynundaki ellerini daha da sıkılaştırırken ayaklarının yere indiğini görünce rahatladı. Son iki dakikadır gözlerini açmayı reddettiğinden geldikleri yeri görünce duyduğu şaşkınlık inanılmazdı. Dört bir yanı kumdanmışçasına görünen taşlarla kaplıydı. Yukarıdaki delikten ışık süzülüp onları aydınlatıyordu. Gözlerini kısarak etrafa daha da dikkatlice baktı, şu dizilerde görebileceğiniz mekanlardandı. Elini kaldırıp en yakınındaki duvara dokundu. Onun bir anda yıkılmasını beklemesine rağmen, bastırmasına rağmen hiçbir şey olmadı.

    Sonu yokmuş gibi görünüyordu aslında, adımlarını biraz daha ileriye çevirse de ikide bir arkasına dönüp Lorelei'yi kontrol ediyordu, kızın bir anda ortadan kaybolmasından korkuyordu aslında. Ama onun orada olduğunu görünce memnun oldu. Kızın sesini işittiğinde ona taraf döndü tekrar. "Duerre." Asıl isminin Joella olduğunu bilen çok az kişi vardı, Sidonia haricinde ona birinci ismiyle hitap eden de yoktu, arada Nora. O da kendisini sinir etmek istediği zamanlarda kullanıyordu bu ismi. Bir süre daha etrafı inceledi, görebileceği en küçük detaylara dikkat ettikten sonra, en köşeye gidip orada güneşin ulaşmadığı bir yere oturdu, eliyle karşısındaki kısmı işaret etti, Lorelei'de o tarafa yönelip bağdaş kurmuştu bile. "Sadece adını duydum aslında, ama buraya gelmeyi hayal bile edemezdim." Sahiden öyleydi, ailesi işleriyle o kadar meşgullerdi ki. Babası belediye başkanlığı seçimleriyle kafayı bozmuştu, annesiyse insanların gözüne girmek ve iyi bir başkan eşi olmak için hayır kurumlarıyla uğraşıp duruyordu. Duerre'den haberleri bile yoktu. Kimi zaman işine geliyordu bu, Nora ile geçirdikleri zaman artıyordu. Tıpkı büyük annesi ve Sidonia ile geçirdikleri zamanın artması gibi. "Çok şanslısın, benim tek yaptığımsa felaketlerle uğraşmak, arada iyi görüşlerde çıkıyor gerçi." Omuz silkti, yüzü bir kez daha acıyla buruşmuştu. Yeteneğinden nefret ediyordu, kimi zaman işe yarasa da, sürekli sevdiği insanlar hakkında ki olayları görmek çok kötüydü.

    Daha adını bile yeni öğrendiği kıza karşı neden bu kadar açık davrandığını bilmiyordu. Genelde bu tarz şeyleri yakın olduğu kişiler haricinde kimseyle paylaşmazdı, yine de onun sırrını koruyacağını biliyordu. Ona bir süre daha içini döktükten sonra garip bir şekilde rahatladığını hissetti, uzun zamandır bunları kimseye anlatmamıştı. Onun yorumunu dinledikten sonra çehresinde oluşan tebessüm ilk kez gerçekti. Bir süre daha orada oturdular, onun anlattıklarını dinleyip yorumlarını yaptı. En sonunda Lorelei ayaklandığında suratı istemsizce asılmıştı. "Gitmeliyiz." Haklıydı, Sidonia onu odada göremeyince bir şeyler kuşkulanacaktı zaten. Omuz silkerek ayağa kalktı, kanyonu bir kez daha dikkatle inceleyip yerdeki küçük taşlardan birini çaktırmadan cebine tıktı, genelde gittiği yerlerden birkaç hatıra almadan ayrılmazdı. Lorelei'ye sıkıca tutunup tekrar gün ışığına çıktıklarında bir eliyle taşı sıkıca kavramıştı.

    RPG Sonu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
okuldan kaçış
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Chosen Master RPG :: Arizona Devlet Lisesi :: 
BAHÇE
-
Buraya geçin: