Phill Goldwill Sobrius | Tiro
Nerden : İngiltere
| Konu: Anılarla Yüzleşme Salı Eyl. 06, 2011 3:46 pm | |
| 1.İlk defa özel yeteneğini kullan. Yer; İstediğin herhangi bir yer. Kişiler; Yalnızca sen. - ...
Anılar ardına saklanmış sırlar. İnsanın ne kadar çok anısı varsa o kadar yükü artıyor, kafası o kadar karışıyordu. Peki ne yapmalıydı? Tüm kapıları kapatıp bir duvara yaslanmalı ve sadece doğal ihtiyaçlarını mı karşılamalıydı? Cevap hayır. Çünkü onu yapsa bile anı elde etmeye devam edecekti. Belki daha az ama daha ağır şartlar. Sessizliği dinlerken gelen rüzgar yüzünü yalıyordu. Etrafta uçuşan yapraklar ve ciğerlere pompalanan fazlasıyla hoş oksijen. Bunu çok seviyordu, doğa onu fazlasıyla tatmin ediyordu. Yine de ne gücünü doğadan alıyor, ne de onunla bütünleşmeyi becerebiliyordu. Bu yüzden takımı Naturalis değil de Sobrius'tu. Tabi insanlara karşı yaklaşımı da göz önünde bulunduruluyordu. Gerçi insanlar da bu doğa döngüsünün en önemli parçalarından birisiydi. Onlar kaybolsa belki de doğa kendi döngüsünü sürdüremeyecekti. Tüketen, üreten hatta zarar veren canlılara doğanın herkesten fazla ihtiyacı vardı. İşte bunu seviyordu. Doğa ne olursa olsun kim olursa olsun kucaklıyordu. Geri çevirmiyor, en kötü ihtimalle toprağının altına alabiliyordu. Doğaya tapanları hiç yadırgamıyordu. Kendisinin yemesini, içmesini, barınmasını, giyinmesini ve hatta yaşamasını sağlayan bu ilahi döngüyü kim inkar edebilirdi ki? Yüzüne düşen fotonları hissedebilmek isterdi. Yapay gölün etrafında yürürken saklayabileceği bir parça arıyordu. Yerden aldığı çakıl tanelerini bir ağacın dibine yaslanarak göle fırlatmaya başladı. Yeteneği telekinezi olsa hayat çok daha mı kolay olurdu? Veya dokunduğu cisimlerin etrafındaki herşeyi görmeyi, bilmeyi?
Attığı her taşın sıçrayan su taneleri suratına geliyordu. Karşıda gördüğü gümüşi tarantulayla dalmış olduğu düşlerine ara vermesi gerekti. Korkmalı mıydı? Tarantulaları severdi fakat böylesini ilk defa görüyordu. Gümüş parlak renginin altında saydam küçük tanecikler bulunuyordu. Bu dişi bir tarantulaydı. Kendisinin ruhu olduğunu anladığındaysa da ürküntüsü geçmişti. Karşıdan gelen tanımadığı bir çocuk onun kendi kendine saçma salak işler yaptığını sanmıştı. ' Hey sen! Kendinde misin? ' Phillip garip bir şekilde evet demişti. Kimse kendisi hakkında bu tarz düşünmeye cürret edemezdi. Sol elinin parmaklarını kafasına dokundurdu ve diğerini de karşısındaki kişiye uzattı. Bu sırada dimdik doğrulabilmişti. Göz bebekleri birden tüm gözünü kapladı ve biraz önceki anıya döndüler. İkisi de kuş bakışı bakıyordu. Tam o sırada Phill ayağa kalktı ve ceketinden bir bıçak çıkartıp çocuğun gırtlağına dayadı. Çocuğun beyninde Phill'in sesi yankılanırken kendi iç sesi olduğunu duyuyor bu anının yaşanmış oldğuuna inanmaya başlıyordu. ' O çocuk orada konuşmuyor. Bana bıçak sallıyor. Hemen burdan kaçmalıyım! ' Çocuk iç sesini dinlemiş ve oradan olabildiğince hızlı şekilde uzaklaşmıştı. Phill hem yeteneğini kullandığı hem de ruhuyla karşılaştığı için mutluydu.
| |
|